Bir devrim, adımlarını yavaşlatırsa çöker; bilir bunu Oktay Akbal. Ve hep bunu anlatmaya çalışmıştır yazılarında:
"Bir onuncu yılını düşünüyorum Türkiye Cumhuriyeti'nin, bir de bugününü... Halkçıyız, laikiz, cumhuriyetçiyiz, devrimciyiz, ama bunların hepsi kâğıt üstünde, ağızdan çıkan parlak lâflarda! Devrimciyiz demek, bir kez yaptık bu devrimi, artık her şey bitti demek değil. Atatürk, devrimciyiz derken çağın gereklerine uymasını bilen sürekli bir devrimciliği anlatmak istemişti. Tek bir devrimle kırk elli yıl 'devrimci' olarak geçinilmez. Ardı ardına devrimler yapmak, ilerlemek gereklidir ileri bir toplum için... Ama biz 'devrimciyiz' demişiz. 1923 Cumhuriyetinin ilk adımlarıyla yetinmişiz, hatta o ilk aşılan mesafenin gerisine bile düşmüşüz..." (OKTAY AKBAL - Atatürkçülük Savaşı, Uygarlık Yayınları)
Özbay, kitaptaki* tüm yazarların buluştuğu noktayı çalışmasının sonunda kendi görüşünü de katarak pekiştirir:
Devrim bir defalık bir olay değildir, bir süreçtir; Cumhuriyet devrimi, temelinde bir "aydınlanma" devrimidir ve yüzü sola dönüktür; Atatürk'ün ölümünden beri Cumhuriyet sağa kaymakta, kendi kendine ihanet etmektedir. Gerçek bir aydınlanmacının yüzü ister istemez sola dönecektir. Zira kapitalizm bir siyasal/ekonomik iktidar olarak -hele günümüzde- toplumun en bağnaz kesimleriyle iş birliğine girerek gücünü sürdürmektedir. (ERENDİZ ATASÜ - Cumhuriyet Kitap)
*Edebiyatımızın Ustalarının Gözünden Atatürk ve Devrimin Yönü - TAYLAN ÖZBAY, Telgrafhane Yayınları
***
İdeolojik olarak, emperyalizm karşıtlığı kolay değildir. Slogan atarak olmaz. Bu yönde iç cepheyi güçlendirmek, milleti bilinçlendirmek, akıl, bilim, emek ve üretim seferberliği yapmak gerekir. Kapitalizme karşı olmadan, yüzünü sola dönmeden, ulusal ölçekte yurttaşlığı, sınıfsal ölçekte yoldaşlığı benimsemeden, antiemperyalist olunmaz. Etnikçiliği sosyalizm, mezhepçiliği komünizm, hemşericiliği Marksizm sananlardan antiemperyalist çıkmaz. Emperyalizmin işbirlikçisi çıkar. Liberal, kapitalizm yanlısı, sağ siyasetler; ortaçağ artığı, feodalizm kalıntısı kimlikleri kullanır, milleti birbirine düşürürler. Emekçi halkı birbirine kırdırırlar. Liberal sol gibi (ne demekse o), AB'den demokrasi, ABD'den özgürlük bekleyerek antiemperyalist olunmaz. İşbirlikçi olunur.
Politik düzlemde, hem NATO savunucusu hem AB destekçisi hem de antiemperyalist olunamaz. Üretim, mülkiyet, bölüşüm ilişkilerini tartışmak gerekir. Emperyalist devletlerin, onları besleyen ve onlardan beslenen çok-uluslu şirketlerin, dev ölçekli tekellerin, pazar, hammadde, ucuz işgücü gereksinimini, bu amaçla yaptıkları işgalleri eleştirmeden, emperyalizme karşı mücadele edilemez.
Türkiye'de solcu, devrimci olmanın yolu; millici, ulusalcı olmanın yolu; öncelikle ve özellikle Kuvayi Milliyeci, Müdafaa-i Hukukçu, Cumhuriyetçi olmaktan geçer. Atatürk'ü sahiplenmeden ne millici olunur ne devrimci. Siyasal ve toplumsal düzlemde, ulusalcı olmayan solculuğun, solcu olmayan ulusalcılığın başarı şansı yoktur.
Gençler, ekonomi politik diyorlar. Bizler, siyasal iktisat deriz. Eskiler iktisadı siyasi derler. İşte bu çok iyi bilinmeden, kapitalizm ve onun en ileri aşaması olan emperyalizm kavranamaz.
(...)
Kısacası, vatanın taşına toprağına, havasına suyuna, emekçisine, köylüsüne sahip çıkmadan millici olunmaz. Emeği, eşitliği, bağımsızlığı, aydınlanmayı savunmadan solcu olunmaz. Emperyalizme karşı olmak, sınıf bilinci ve ideolojik berraklık gerektirir. (BARIŞ DOSTER - Cumhuriyet Gazetesi)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder