27 Ocak 2019 Pazar

DÜNYAYI ÇOCUKLARA VERELİM



Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım, 
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için 
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.



NÂZIM HİKMET














   ... Şairin "Hiroşimalı Kız Çocuğu" şiirinden yola çıkmış resimler...
  Keşke hepsini tek tek anlatabilsem: Karanlığı itenler... Bombaları elleriyle durdurmaya çalışanlar... Resim içinde resim yapanlar... Şekere binmiş uçanlar... Dünyayı avuçlarıyla sarıp ısıtanlar, dünyanın gözyaşlarını dindirenler... Farklılıkları bir arada yoğuranlar... Elinde fırça hayatı gökkuşağı rengine boyayan çocuklar...
   Her resmin önünden ayrılmakta güçlük çekiyorum. Kimi belli ki teknik çalışmış, renkleri coşturmuş. Kimi çok acemi, bir çizgiyle işi halletmiş... Ama hepsi içten, dürüst ve sahici... Hepsi düş gücünü kanatlandırıyor ve düş gücünün nasıl yaratıcılığa dönüşebileceğini ortaya koyuyor...




ZEYNEP ORAL










   "Onlara 'arkadaşlarım' diye sesleniyorum. Hiç tiyatroya gitmediklerini biliyorum, bir tiyatroya nasıl girildiğini, nasıl tiyatro izlendiğini, tiyatro izlenirken neler yapılmadığını, tiyatrodan sonra neler yapıldığını, onlarla sohbet ederek anlatıyorum. Kendilerinden bugün neler hissettiklerini akşam eve gittiklerinde ağabeyine, ablasına, annesine ve babasına anlamasını istiyorum. Ayrıca hissettiklerini resme aktarmalarını söylüyorum. Çünkü resim de çok güzel bir anlatım dili. Bir sonraki gidişimizde o resimleri topluyorum. Öyle resimler geliyor ki. Toplumları, şehirleri yöneten başkanlar bu resimleri gördüklerinde asfalttan, kaldırımdan, altyapıdan önce insanın altyapısına yatırım yapmaları gerektiğini anlayacaklar..."

MEHMET ÖZGÜR








"İnsan olmaya nereden başlayacağız? Tabii ki temelden, yani çocuklardan..."


ASTRID LINDGREN









Merhaba!





   










20 Ocak 2019 Pazar

BİR ŞİİR BİR FOTOĞRAF




KEDİ? ve BEN

kapıda bulduğumda anlamıştım
tanrı misafiri olduğunu
bir sokak kedisine yakışmayacak
şeyler yapıyordu
büyük bir travma yaşamış dedi veteriner
kedi olduğunun farkında değil.
hassiktir dedim
ömrümde bir kedi sevdim 
o da farkında değil

Hulki abi yetişti imdadıma
"arkadaşınmış gibi davran"
demesi kolay
müebbet hapis mübarek
bakışlarından bile korkuyorum bazan

tanrım diyorum sağol
ruh ikizimi sonunda karşıma çıkardın
ama hâlâ yoksun ortada
gerçi sen de haklısın
böyle bir dünya yaratmış olsam
ben de saklanırdım 



ENVER ERCAN
(d. 21 Ocak 1958 - ö. 22 Ocak 2018)





Son yolculuğuna kedisi İrma da uğurluyor Enver Ercan'ı.

(Fotoğraf: MAHİR KARAYAZI)










Merhaba!

13 Ocak 2019 Pazar

HÜZNÜN ŞAİRİ - AHMET ERHAN





Resim: ARTİN DEMİRCİ




   Üstteki tablo Adam Sanat dergisinin Ekim 2001 tarihli 189. sayısının kapağında yayımlanmıştı. O sıralar derginin her sayısında yaşayan bir şair ya da yazarın bir ressam tarafından yapılan portresini yayımlıyordum. 
   Ahmet Erhan'ın Ankara'dan İstanbul'a taşındığı yıl. Kazancı Yokuşunun hemen yanında eski adı Sormagir, yeni adıyla Başkurt sokakta eski bir Beyoğlu evinin küçücük birinci katı. Kendisini sevenler ve gelen gidenlerle zaman tanımadan içtiği günler.
  Onu evinden çıkarıp bir kaç saat poz vermesi için Artin Demirci'nin Kuzguncuk'taki atölyesine götürebilmem inanılmaz zor oldu. Bir gün önce Hüseyin Alemdar gelmiş. Bakkaldan alınan likörlerle geçirilmiş son yirmi dört saat. Evin kapısından çıktığı anda başlayan bir panik atak. Yol boyu önce evin anahtarını kapıda unuttum geri dönelim ısrarı, ardından anahtarım yok eve nasıl gireceğim telaşı.
   Artin'in atölyesinde de sürüyor aynı telaş. Yerinde duramayan bir model örneği. Bu yüzden yarım saat ya da kırk dakikada yapılıyor Ahmet Erhan portresi. Bence Artin Demirci'nin yaptığı sanatçı portreleri içinde en başarılısı... (TURGAY FİŞEKÇİ - Sözcükler Dergisi)




BÜYÜK İLAN

Sahibinden satılık
Hasarlı Bir Hayat 1958 model
Kaçıncı el olduğu bilinmiyor
Bana geldiğinde bundan beterdi
Yedirdim, içirdim, giydirdim
Alkolle çalışır - ÖTV hariç
Sırtında şişe taşımaktan beli büküldü
Ha, bir de egzoz niyetine cigara içer
Kanserli
Bir de ülser
Tekerleri laçka, benden söylemesi
Memleketin bütün yollarında 
Bunun yazısı var.

Sahibinden satılık
Markası silik, okunmuyor
Antika niyetine
Ama niye
İçi temiz olmasa dağlarda bırakırdım
Bir kötülüğünü görmedim, yalan olur
Bir hayrını da
İçi temiz dedim ya, has deri kaplama
Amerikalı değil, sanki dünya kırması
Uçurumdan atardım, üstüme kayıtlı
Devlet malına zarar vermekten filan
Korktum açıkçası

Üçe beşe bakmam
Hasarlı bir hayat - 1958 model
Sahibinden satılık
Alacaksan
Al, artık...

AHMET ERHAN








   Şair Ahmed Arif'in oğlu heykeltıraş Filinta Önal, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda yatan şair Ahmet Erhan için bir anıt mezar yonttu:
   "Yolculuğunu tamamlamış, yelkenleri toplanmış, öbür aleme varıp kumlara hafifçe yaslanarak yolcusunu indirmiş bir sandal; içinde yeşillikler ve çiçekler var, adı da Akdeniz." (Hürriyet Gazetesi)











Merhaba! 






6 Ocak 2019 Pazar

DUYGUSAL TSUNAMİ







   Endonezya'da cumartesi günü (22 Aralık 2018) yaklaşık 500 kişinin tsunami felaketiyle yaşamını yitirdiği Banten eyaletinde, devrilmiş arabalar ve zirai araçlarla dolu bir tarla, selfie peşindeki ziyaretçilerin akınına uğradı. Çok sayıda kişinin saatlerce uzaklıktaki kentlerden gelip sosyal medya hesaplarında yayımlamak için burada fotoğraf çektirdiği görüldü. Solihat ve üç arkadaşının zafer işaretli selfie'si ise tartışma konusu oldu... (BBC)




   Uzman Psikolog Nazım Serin afet selfie'lerini şöyle değerlendirdi: "Bu tür davranışlar, kendilerini gerçek ilişki zemini yerine sanal ilişki zemininde ifade etmeyi yaşam biçimi haline dönüştüren insanlarda sıklıkla görülebiliyor. Kendilerine kurdukları bu sanal dünyada en büyük amaç, daha çok beğeni toplamak. Amaç bu olunca, beğeni ve takip getirecek her konu kullanılabiliyor. Kuşkusuz bu durum kendini dünyanın merkezinde gören, narsistik, empati yapamayan kişiliklerin çoğalmasına yol açıyor. Zihni kendini başkasına alkışlatmakla, beğeni toplamakla bu denli meşgul olan insanların kendileri de zamanla bir tür 'sahte benlik' geliştirerek sahiciliklerini yitirirler." (Cumhuriyet Gazetesi)









   İNCİ PONAT'ın yazısından (Cumhuriyet Kitap):

 ...Kimi el öyküsel, kimi öz öyküsel anlatımla kurguladığı öykülerine insana dair çok şey sığdırmış Kalender.
 'Ben Bir Çekirgeyim Aslında', kitabın ilginç öykülerinden. Teknolojik gelişmelerin yaşamımızı kolaylaştırdığı yadsınamaz bir gerçek olsa da bedelini çok ağır ödüyoruz. Gece gündüz demeden bip sesleriyle telefonlara düşen mesajlar; bankaların vakitli vakitsiz gönderdiği istenmeyen ürünleri taşıyan kuryeler; televizyonların ikide bir izlencelerini kesip "onu da al, bunu da al, beni de al" arsızlığıyla tanıttığı markalar; gündüzleri inşaatların gürültüsü, arabaların bitmeyen homurtusu... Bütün bu ses ve görüntü kirliliğinde, iç sesine ulaşamayan insan giderek doğaya da kendine de yabancılaşıyor, makinelerden komut alan tekno-kölelere dönüşüyor. İşte bu dönüşümü neredeyse çığlık atarcasına okura aktarıyor yazar: "Makineler öyle bir sarıp sarmalamış ki çevremizi, nasıl yaşlandığımızı sorgulamaya bile zaman kalmıyor. Doğumlar, ölümler, başarılar, yenilgiler, hastalıklar, sağlıklar her şey bir düğmenin ucunda. Aşklar da sevişmeler de makinelere komut verenlerin elinde... Günün birinde çocuğu da olur bunların. Yeni makinelerin irili ufaklı binlerce çocuğu, çocuklarımızı yutar" (s. 75).


ARİFE KALENDER
(Herkesin Karanlığı)








 ...İnsanın, doğanın, insanın yarattıklarının, duyguların, düşüncelerin, ideolojilerin, tarihin, aşkın, dayanışmanın, demokrasinin tüketildiği; insanların, sistemin ürettiği her şeyi tüketmenin bir aracı haline dönüştürüldüğü vahşi bir düzendeyiz. Buna uygun geliştirilen bir tüketim kültürü her yandan tutsak alıyor insanları...


ÖNER YAĞCI
(Cumhuriyet Gazetesi)







  
... Aşk da dâhil olmak üzere her şey eşyalaşıyor ve bunu biz yaratıyoruz. 
Duygular evreninin karanlık çağındayız bana göre. 
Hem yapısal hem de duygusal bir bozgun zamanı...


BEDİA CEYLAN GÜZELCE
(Cumhuriyet Kitap)











Merhaba!