6 Ocak 2019 Pazar

DUYGUSAL TSUNAMİ







   Endonezya'da cumartesi günü (22 Aralık 2018) yaklaşık 500 kişinin tsunami felaketiyle yaşamını yitirdiği Banten eyaletinde, devrilmiş arabalar ve zirai araçlarla dolu bir tarla, selfie peşindeki ziyaretçilerin akınına uğradı. Çok sayıda kişinin saatlerce uzaklıktaki kentlerden gelip sosyal medya hesaplarında yayımlamak için burada fotoğraf çektirdiği görüldü. Solihat ve üç arkadaşının zafer işaretli selfie'si ise tartışma konusu oldu... (BBC)




   Uzman Psikolog Nazım Serin afet selfie'lerini şöyle değerlendirdi: "Bu tür davranışlar, kendilerini gerçek ilişki zemini yerine sanal ilişki zemininde ifade etmeyi yaşam biçimi haline dönüştüren insanlarda sıklıkla görülebiliyor. Kendilerine kurdukları bu sanal dünyada en büyük amaç, daha çok beğeni toplamak. Amaç bu olunca, beğeni ve takip getirecek her konu kullanılabiliyor. Kuşkusuz bu durum kendini dünyanın merkezinde gören, narsistik, empati yapamayan kişiliklerin çoğalmasına yol açıyor. Zihni kendini başkasına alkışlatmakla, beğeni toplamakla bu denli meşgul olan insanların kendileri de zamanla bir tür 'sahte benlik' geliştirerek sahiciliklerini yitirirler." (Cumhuriyet Gazetesi)









   İNCİ PONAT'ın yazısından (Cumhuriyet Kitap):

 ...Kimi el öyküsel, kimi öz öyküsel anlatımla kurguladığı öykülerine insana dair çok şey sığdırmış Kalender.
 'Ben Bir Çekirgeyim Aslında', kitabın ilginç öykülerinden. Teknolojik gelişmelerin yaşamımızı kolaylaştırdığı yadsınamaz bir gerçek olsa da bedelini çok ağır ödüyoruz. Gece gündüz demeden bip sesleriyle telefonlara düşen mesajlar; bankaların vakitli vakitsiz gönderdiği istenmeyen ürünleri taşıyan kuryeler; televizyonların ikide bir izlencelerini kesip "onu da al, bunu da al, beni de al" arsızlığıyla tanıttığı markalar; gündüzleri inşaatların gürültüsü, arabaların bitmeyen homurtusu... Bütün bu ses ve görüntü kirliliğinde, iç sesine ulaşamayan insan giderek doğaya da kendine de yabancılaşıyor, makinelerden komut alan tekno-kölelere dönüşüyor. İşte bu dönüşümü neredeyse çığlık atarcasına okura aktarıyor yazar: "Makineler öyle bir sarıp sarmalamış ki çevremizi, nasıl yaşlandığımızı sorgulamaya bile zaman kalmıyor. Doğumlar, ölümler, başarılar, yenilgiler, hastalıklar, sağlıklar her şey bir düğmenin ucunda. Aşklar da sevişmeler de makinelere komut verenlerin elinde... Günün birinde çocuğu da olur bunların. Yeni makinelerin irili ufaklı binlerce çocuğu, çocuklarımızı yutar" (s. 75).


ARİFE KALENDER
(Herkesin Karanlığı)








 ...İnsanın, doğanın, insanın yarattıklarının, duyguların, düşüncelerin, ideolojilerin, tarihin, aşkın, dayanışmanın, demokrasinin tüketildiği; insanların, sistemin ürettiği her şeyi tüketmenin bir aracı haline dönüştürüldüğü vahşi bir düzendeyiz. Buna uygun geliştirilen bir tüketim kültürü her yandan tutsak alıyor insanları...


ÖNER YAĞCI
(Cumhuriyet Gazetesi)







  
... Aşk da dâhil olmak üzere her şey eşyalaşıyor ve bunu biz yaratıyoruz. 
Duygular evreninin karanlık çağındayız bana göre. 
Hem yapısal hem de duygusal bir bozgun zamanı...


BEDİA CEYLAN GÜZELCE
(Cumhuriyet Kitap)











Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder