Lütfi Akad, "Işıkla Karanlık Arasında" isimli kitabının bir yerinde hayatının en büyük dersini nasıl aldığını anlatır. Yıl 1946. Şakir Sırmalı "Domaniç Yolcusu" isimli filmini çekecek. Lütfi Akad'ın görevi bir çeşit uygulayıcı yapımcılık. Adapazarı'na gitmeden önce bazı siparişler vermek üzere birileriyle buluşacak. Randevu öncesi kötü gözüken ayakkabılarını boyatmak ister. Taksim Sahnesi'nin önüne sıralanmış boyacılardan birine gider ve sandığa ayakkabısını koyarak. "Çabuk" der, "Acelem var, şişir gitsin!"
Boyacı eliyle arkadaki boyacıyı işaret eder:
"Arkadaki arkadaşa geç beyim."
"Neden, ne oldu ki?"
"Ben ayakkabı boyarım beyim, bu benim işim. Şişirme istiyorsan arkaya geç!"
Lütfi Akad. "Hayatımın dersini alıyordum o anda" der ve ayağını çekmeden:
"Buyur, bildiğin gibi boya, hakkını ver" der...(ERCAN KESAL- BirGün Gazetesi)
ÖMER LÜTFİ AKAD
Rıfat Ilgaz, oturduğu kahvehaneden Babıâli yokuşunu seyre dalar bir akşamüstü. Hayaller kurduğu esnada, kolkola girmiş iki kişinin ağır aksak hareketlerle, tramvaya yetişmekte olduğunu fark eder. Birbirlerine tutunarak yürümeye çalışanlar, Âşık Veysel ve Yaşar Kemal'dir. Ilgaz neden sonra tanır... Bir tebessümle bakar gidenlerin ardından. "Yarabbim" der "İki adama bir gözü anca vermişsin..." (ERK ACARER- BirGün Gazetesi)
AŞIK VEYSEL
VE
YAŞAR KEMAL
Vedat Türkali, "Öldüğüm zaman benden hem şair hem de Bir Gün Tek Başına'nın yazarı olarak söz edecekler, canım sıkılıyor buna" dediğinde şaşırmıştım doğrusu. On yıldan fazla zaman geçirdiği Londra'da benim de neredeyse hiç çıkmadığım Finsbury Avenue'daki o evde sohbet ettiğimiz bir akşam böyle demişti. "Neden" diye sormama gerek kalmadan açıklayıverdi: "Şiir yazdım, doğru. Ama benim şiirimize en büyük katkım, zamanında şiir yazmayı bırakmam olmuştur." (MUSTAFA K. ERDEMOL- BirGün Gazetesi)
VEDAT TÜRKALİ
Gülmek kutsaldır.
Babam Nazizm gelmeden önce her şeyi anlamıştı;
"Gülmek nedir bilmeyen bir toplum, tehlikeli olmaya başlar" derdi.
DARİO FO
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder