26 Mart 2023 Pazar
GÜLMEK ve DÜŞÜNMEK
18 Mart 2023 Cumartesi
CEYHUN ATUF KANSU ve TONGUÇ
"Devrim önderleri, devlet kurucular, gerçek yurt yöneticileri bir öğretmene benzerler. İnsanlığın devrimci tarihinin dersliğinde ve kendi uluslarının yaşama okulunda yeni bir şeyler öğretirler. Siyasal eylemlerini, öğretiyle besleyip doğrularlar." (CEYHUN ATUF KANSU)
"Sonra... Sonra delikanlılar, yaşamımın en güzel beş yılını geçirdim. Eğitmen Ali olmuştum. Bizim buraya yakın Alan köyüne verdiler beni. Adam yerine konuyordum. Köyün her işine, herkesin yardımına koşuyordum. Şaşırıyorlardı benim çiftçilikle, hayvancılıkla ilgili bilgilerime. Güvenmeye başladılar kısa sürede. Bana verilen evin bahçesindeki meyveler, çiçekler hepsine örnek olmuştu. Çocukları üç yıllık okulda okutmaya başladım. İlk mezunlarımı verdim bile. İkincisini bitirmeye fırsat vermediler, 1948'de kapattılar. Bizi de attılar devlet hizmetinden. Haa, sen Tonguç diyordun. Nasıl bilmem, bir kere diplomamda onun imzası var, bir de Şinasi Tamer, müdürümüz. Size gösterirdim ama şimdi kolayına bulamam. Kim bilir nerededir, belki de kaybolmuştur. Tonguç Baba'yı da gördüm ben, biz Tonguç Baba derdik, enstitülüler öyle derdi. Biz kursa başlamadan önceki ağustosta gelmiş, bir konuşma yapmış, hepsi hayran kalmışlar. Tonguç Baba diyor başka şey demiyorlardı. Onlardan duya duya biz de alıştık tabii Tonguç Baba demeye. Haa, daha sonra hep izledik eğitmenlikten atıldıktan sonra yani, kendi partisi yüz çevirmiş önce. Sonra Demokratlar defterini tam dürmüşler enstitünün de. Tonguç Baba'yı gördüm ben. Onu da gördüm, o büyük adamı. Ben eğitmendim o zaman. Bir gün Pamukpınar'a geleceğini söylediler, isteyen eğitmen toplantıya katılabilirmiş. Durur muyum, atlayıp gittim. Enstitülü bebelerin dediği kadar varmış, nasıl babayiğit, nasıl güvenli. Kalın sesiyle konuşuyordu, isteyene söz hakkı verip sıkıntısını dinledi. Hiç öyle devlet büyüğü gibi bir havası yoktu anlayacağınız. Sonra Turhal'a da gelmiş, şeker fabrikasında doktor yeğeni varmış. Sonra öğrendim, yeğeni şair Ceyhun Atuf'muş..."
12 Mart 2023 Pazar
VE SONUÇ !
Şöyle iki üç sayfada bir toplumun nasıl ele geçirilip karanlığa sürüklenivermesini ne güzel özetlemişler böyle sevgili annem ve Şefika Hanım! Şıp diye anlıyor insan. Böyle bakınca nasıl da basit bir operasyon gibi görünüyor değil mi bir toplumu çökertmek?
***
Onur ve hakikat alınır ayaklar altına
Şedit bir arzuyla;
Bir atlama tahtası olarak kullanırsın dostunu
Tırmanmak için daha yükseğe.
Muhteşem görünen alçakça bir didişmenin
İndiğinde üstüne perde
Sonlandırdığın boşa geçmiş hayatına
Bakacaksın acıyla.
Sattın hayatını küçük bir bahşişe
Yanıp sönen parıltılar içinde;
Ödülü oldu hep - ama sonunda hepsi
Döndü toza ve küle.
Çünkü indi gece ve sıfırladı
Kutsadığın tasarlarını
Ve pirinçten işlenecek mezar yazıtın
"Yaşadı, ve öldü."
ANDREW BARTON (BANJO) PATERSON
(Çeviren: RECEP NAS)
***
İnsan evrenin dev takvimi içinde bir toz zerresi bile olmayan kısacık ömrüyle sınırlı bir canlı mıdır? O zaman insanın kendi kişisel ömrünü aşan amaçların peşinden gitmesi, bir tür çılgınlık, en iyi deyimle romantik bir idealizmden ibaret midir?
İnsanlık bu tarz sorulara çağlara göre değişen ve genellikle "zamanın ruhu" tarafından belirlenen yanıtlar verir. 1960-1980 dönemindeki yanıtlar arasında toplumsal sorumluluk duygusunun, kamu yararı anlayışının ağır bastığı, gençliğin "yaşlanmış" dünyaya yeri geldiğinde kendini feda etme pahasına üflediği taze soluğun etkisinin hissedildiği söylenebilir. Bu ruh halinin yansımalarından biri 68 kuşağı oldu, bu deneyimin önemli bir örneği de ülkemizde yaşandı. Hatta 1968 sonrasında Türkiye'nin başına gelenlerde, "müesses nizam" ın o genç soluğu boğma hırsı önemli bir rol oynadı. Batı'nın daha demokratik ülkeleri ise bir yandan 68 şokunu amortize ederken, diğer yandan o yenilenmenin faydalarını da gördüler. Sovyet sistemine gelince, kendi 68'inin etkisini hiç kaldıramadı, zaten 20-25 yıllık bir zaman dilimi içinde de iskambil kâğıdından şatolar gibi peş peşe yıkıldı.
Batı'da 1980 civarında İngiltere ve ABD merkezli olarak gerçekleşen "muhafazakâr devrim" in tüm dünyaya yayılan etkisi, Sovyet sisteminin yıkılmasıyla birleşince, zamanın ruhunda görünür bir değişim yaşandı: Kamusal çıkar, kamusal yarar kavramları gözden düştü; sosyal devlet anlayışı ayaklar altına alındı; özelleştirmeler yoluyla tüm kamu mallarını sermaye sınıfına aktarmanın yolu açıldı. Bu süreç haliyle başka alanlara da yansıdı: Metinlerde anlam aramanın boş bir çaba olduğu ilan edildi, aydınların toplumsal sorumluluğu olduğu savı tarihin çöp tenekesine atıldı, zaten tarihin de sonu gelmişti. İnsanlığa her yönden enjekte edilmeye çalışılan subliminal mesaj, "idealist insan" türünün artık soyu tükenmekte olan bir canlıya dönüştüğü, "dinozorlaştığı" ydı.
Değer yargılarını tepelemek
Aslında tepelenen şey, insanın toplumsal çıkarları, toplumun ve gezegenin geleceğini kendi kısacık ömründen daha önemli görme, kamu yararına değer verme, onu önceleme anlayışıydı. Tepelenen şey, bu anlayışın zeminini oluşturan çok daha sosyal paylaşımcı bir ahlaktı, böyle değer yargıları yaratmayı başarmış bir zamanın ruhuydu.
Biz de bu günlere o değer yargılarını tepeleye tepeleye geldik.
Şimdi devasa bir enkaz manzarası karşısında dehşete kapılıyor, şaşırıyoruz. Bu memleketin üzerinde durduğu bütün kolonları kesmişiz, "Durun yapmayın" diyenleri yıllar yılı "çağdışılık" la, "dünyanın gidişatını anlamamak" la, "dinozorluk" la suçlamışız, sonra bina yıkılınca şaşırıyoruz öyle mi?
(AYŞE EMEL MESCİ - Cumhuriyet Gazetesi)
Merhaba!
5 Mart 2023 Pazar
BAHÇEMİZE BAKMAMIZ GEREK