26 Haziran 2022 Pazar

BULUNMAZ HİNT KUMAŞI !



 

   19. yüzyıl Avrupa'daki toplumların müthiş bir sıçrama çağıydı. 

  1600'lerden başlayarak dört yüzyıl boyunca Afrika'nın ve Uzakdoğu'nun üstüne bir kâbus gibi çöken emperyalist devletler, yaşattıkları vahşetin semeresini bu yüzyılda aldılar. 

  Endüstriyel devrim, Batı'yı bir sanayi toplumu haline getirirken altta kalanların dramını, çocuk işçilerin uğradığı haksızlığı, Afrikalı kölelerin yaşadığı mezalimi, zamanın nabız atışını şakağında duyanlar ise sanatçılardı.

  Ezilenin, açın, hastanın, kadının ve mağdurun adına konuşmalıydı sanat. Sessiz yığınların çığlığı olmalıydı. Güçlülere ve hegemonlara muhalif, adaletin ve haklılığın sözcüsü olmalıydı.

  Ülkelerin başına gelenler kâh Guernica olarak çıktı ortaya kâh Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok olarak kâh Ateşten Gömlek olarak. Sanatçı, ışığı alnında ilk duyan kişidir tanımı doğruydu elbet. Çağın insan acısı, sanatçının fırçasında ve kaleminde görünür oldu. (ÇİĞDEM ÜLKER - Cumhuriyet Kitap)


***


 "Çok da farklı değil aslında. Bazılarını duyuyoruz, bazıları hâlâ tarihin karanlık sayfalarında gizli. İngilizlerin Hindistan hakimiyeti 1612'de East India Company (Doğu Hindistan Şirketi) aracılığıyla önemli şehirlerinde ticari merkezler kurmasıyla başlıyor. Demir, kömür, çay, pamuk, velhasıl bölge oldukça bereketli olduğu için İngilizler 1803'e kadar Pencap bölgesi hariç ülkenin tamamını sömürgeleştiriyorlar. Verimli Hint pamuğunun ucuz işgücüyle üretilmesini sağladıktan sonra gemilerle İngiltere'ye taşıyor, makinalarla kumaşa çeviriyorlar. Geriye İngiliz kumaşını dünyaya pazarlamak kalıyor. Pazarlardan biri de nüfusun yoğun olduğu Hindistan. Ancak Hintliler kumaşı beğenmiyor ve kendi dokudukları kumaşı kullanmaya devam ediyor. İşte asıl mevzu burası, engel olmak için başvurdukları insanlık dışı yöntem. Evlerine bir lokma ekmek götürme derdiyle günün büyük kısmını çıkrık başında geçiren Hintli, Bengalli ustaların Hint kumaşı dokumasına engel olmak için parmaklarını kestiriyorlar. Özellikle de düğüm atamasınlar diye başparmaklarını. Öyle üç beş değil neredeyse yüz bine yakın ustadan bahsediyorum. Velhasıl bir dönem Hint kumaşı dokunmaz, haliyle bulunmaz oluyor. Bizim de dilimize bulunmaz Hint kumaşı deyimi kalıyor. İngiltere Hindistan'ı 1874'e kadar bu şekilde sömürüyor. Açtırma konuyu, andırma kötülüğü kızım." (SEMA SOYKAN / Keşke - Alfa Basım Yayın) 


***


  Ne diyordu egemen görüş: Medeniyet doğuda, eski Mısır'da doğmuş, eski Yunanlılar sayesinde zirveye ulaşmış ve daha sonra ticaret yollarıyla Avrupa'ya taşınmıştı. On dokuzuncu yüzyıldan beri geliştirilmeye çalışılan karşı tez ise Avrupa burjuvazisinin kendini "medeniyetler beşiği" olarak ispatlama çabası; yirminci yüzyıla dek egemen güç olan Avrupa kapitalizminin emperyalist anlayışını "bilimsel" bir temele oturtma girişimiydi. Diğer kültürlerin yaptığı etkileri bütünüyle görmezden gelip bilim ve sanatın Rönesans'ta yaşlı kıtada doğduğunu ispatlama çabasıydı. Avrupa sömürgeciliğinin ana sloganı olan "ilkel ülkelere medeniyet götürme" sahtekârlığının altını doldurmaktan başka bir işlevi yoktu bu tezin. (UĞUR MÜLDÜR / Antik Roman - A7 Kitap)









Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder