14 Nisan 2022 Perşembe

DAHA ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN

 

  Gıda fiyatları artmayı sürdürüyor. Tüm zamanların en yüksek seviyesi haberlerini okuyalı henüz birkaç gün oldu. İşin aslı gün geçmiyor ki gıda fiyatları rekor kırmasın. Peyniri, eti, hayvansal ürünler ayrı, unu şekeri, mercimeği ayrı, salatalığı, soğanı, sebzesi meyvesi ayrı ayrı rekordan rekora koşuyor. Hem üreticiler hem de tüketiciler için son derece sıkıntılı bu durumun ne kadar süreceğini kestirmek ise bugün itibarıyla olası görünmüyor. 
  Artan gıda maliyetleri ve düşük alım gücü tüketicilerin harcanabilir gelirlerini aşındırırken artık yoksulluk kadar yetersiz beslenmeyi ve açlığı da toplumsallaştırıyor. Gıda fiyatlarının kesintisiz yükselmesiyle daha önceden de yoksulluğun eşiğinde olanların durumu daha kötüye gidiyor. Gıda krizi bebeklerin ve çocukların eğitimini, gelişimini güçleştirecek biçimde derinleşiyor. Her ne kadar gerek savaş gerekse de pandemi gibi "dışsal" gerekçelerin arkasına sığınılsa da hükümetin bunca zamandır yoksulluk, açlık ve yetersiz beslenme sorunlarına kulak tıkayan tutumu sorunun temelini oluşturmayı sürdürüyor. 
  Bugünü, hem üreticiler hem de tüketiciler açısından gelinen noktayı çarpıcı bir biçimde gözler önüne seren bir cümle ile irdeleyebiliriz. Geçtiğimiz hafta, perşembe günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ankara'daki bir konut inşaatının işçileriyle iftar yapmıştı. Buradaki sohbet sırasında işçilerden birinin "biz hepimiz çiftçiyiz ama inşaatta çalışıyoruz" dediği sözleri basına da yansımıştı. İnşaatta çalışmak zorunda bırakılan çiftçinin son derece yalın ve gündelik bir yerden ifade ettiği bu gerçek işte bugün gelinen noktanın sebeplerini büyük oranda görünürleştiren nitelikte.
  Yaşamın her yanını özelleştirmeler, ticarileştirmeler, piyasalaştırmalar gibi adımlarla ele geçiren neoliberal ideolojinin bu gündelik ifadesi bize yarın için yaşadığımız belirsizliğin basit bir ihmal meselesi ya da yanlış olmadığını söylüyor. Krizin gayet de bilinçli olarak atılan adımların bir sonucu olduğunu ve hükümetin buna yönelik anlamlı bir çabası olmadığını hatırlatıyor. Bugünün diğer krizleri gibi gıda krizi de çok net bir biçimde hem toplum refahını hem de doğanı haklarını kara hizmete tabi kılan kararların bir sonucu. Hükümetin herhangi bir çabasının da üretici ve tüketiciler açısından olumsuz, sermaye bakımından olumlu sonuç verecek biçimde tecelli ettirilmesi de bununla ilgili. Nihayet toplumun yaşamsal ihtiyaçları sermaye için zenginleşmenin kaynaklarını oluşturmayı sürdürdüğü sürece sonuçlar da değişmeyecek. (ÖZGE GÜNEŞ - BirGün Gazetesi)  


***   


  MİLYARDERLER SERVETLERİNE SERVET KATIYOR

  Oxfam'ın, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) gelecek hafta yapılacak bahar toplantıları öncesi yayımladığı raporda, borçlu hükümetlerin artan yakıt ve gıda ithalatı maliyetlerini karşılamak için kamu harcamalarını kısmak zorunda kalabileceğine işaret edildi. 
  Bu nedenle Oxfam, daha fakir ülkelerin borçlarını geri ödemesinin iptali dahil "acil uluslararası eylem" çağrısında bulundu.
 Ayrıca gıda fiyatlarının "tüm zamanların en yüksek seviyesine" ulaştığı belirtilen raporda, öte yandan, milyarderlerin servetinde ise "şimdiye kadarki en büyük artışın" görüldüğü vurgulandı. 
  Büyük şirketlerin, kârlarını artırmak için enflasyon ortamından tüketicilerin zararına yararlandığı kaydedilen raporda, petrol şirketlerinin kârlarını rekor seviyelere çıkardığının altı çizildi.
 Oxfam Uluslararası İcra Direktörü Gabriela Bucher, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Acil radikal adımlar atılmazsa, insanlığın en derin çöküşüne, hafızalarda aşırı yoksulluk ve acıya tanık olabiliriz." ifadesini kullandı.
  Bucher, hükümetlerin artan yoksullukla mücadele için eylem eksikliğinin "mazur görülemez" olduğuna işaret ederek "Hükümetlerin tüm insanları yoksulluk ve açlıktan kurtaracak, sağlık ve refahlarını güvence altına alacak paraya veya araçlara sahip olmadığı fikrini reddediyoruz. Sadece ekonomik hayal gücü ve siyasi iradenin yokluğunu görüyoruz." dedi. (BirGün Gazetesi) 


***




  "Dünya kadar kitap okudum," diyebiliyor ama yine de içinizde bir eksiklik hissediyorsanız, Eduardo Galeano'nun bütün kitaplarını okumadığınız içindir! Ona "Dünyanın vicdanı" derler ve Galeano bunu kanıtlarcasına, "Zamanın Ağızları" adlı kitabındaki kısacık "Kol Gücü" yazısıyla gerçeğin bizden gizlenen tarafını yüzümüze çarpar:
  "Muhammed Eşref okula gitmiyor. O güneşin doğuşundan ay görününceye kadar çalışıyor; Pakistan'ın Umar Kot köyünden dünya stadyumlarına doğru yuvarlanan futbol toplarını kesiyor, kırpıyor, deliyor, biçip dikiyor.
  Muhammed on bir yaşında, beş yıldır bu işi yapıyor. Eğer okumayı bilseydi, İngilizce okuyabilseydi, elinden çıkan her işe kendisinin yapıştırdığı şu uyarıyı okuyabilecekti: 'Bu top çocuklar tarafından üretilmemiştir.'
  Vicdandan, sevgiden nasibini almamış acımasız insanların yönettiği ve savaşı bir zorunlulukmuş gibi yaşamımıza soktukları bu dünyada ne çok Galeano'ya gereksinimimiz var. (AKGÜN AKOVA)





Merhaba!
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder