Öyle bir yere varmış ki yolumuz;
Siirt'le Beytüşşebap arası.
Bıçak açmıyor ağzımızı.
Dağlar tekin değil
Köyler yakın değil
Su mudur, rüzgâr mıdır akan,
Belirsiz aşağıdan
Kanlı bir hançer gibi çıkıyor ay.
Vay benim vay halime vay!
Sanki "dur!" diyecek bir yerden birisi
Ya bu kurt sesi, ya bu kuş sesi!..
CEMAL KIRCA
Diyarbakır'da, bir öğle sonu, daracık eski sokakların arasından geçerek şimdi (1970 yılı-k.n.) Trahom Hastanesi olarak kullanılan binayı görmeye gittim. Cahit Sıtkı bu evde doğmuş ve genç yaşta burada uzun zaman hasta yatmıştı. Amacım, aynı zamanda bir "köklü aile" evi görmekti.
Pirinçcizadeler soyundan gelen Cahit Sıtkı'nın evi, insanı derhal saran bir mistik güzellik içindeydi. Kocaman bir iç avlu, havuz, ağaçlar ve çiçekler, dört tarafı kuşatan odalar, merdivenler, teraslar ve nakışlar.. Yakıcı kavurucu Diyarbakır öğlesinden kaçıp da bu iç avludaki serinliğe varış, bir mutluluk duygusu veriyordu insana.
Cahit Sıtkı Tarancı, Camiikebir Mahallesi'ndeki kalın ve yüksek duvarlarla çevrili evin serin odasında şöyle duygulanırdı:
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder