Anımsa, 'sahte cennetler' demişti Baudelaire
oysa ne haşhaş ne afyon
uyuşturabilir insanı
modern zamanların uyuşturduğu kadar
bu ilgisizlik, bu cehennem
gözler ekranlara kilitli, hepimiz
kendi tabutumuza bakar gibiyiz.
TUĞRUL TANYOL
***
1.
Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulu 100'den fazla devlet ve hükümet başkanının katılımıyla başlarken, Genel Sekreter Antonio Guterres açılış konuşmasında dünya liderlerine pandemi ve iklim krizi konusunda uyarıda bulundu.
Dünya liderlerine, "Tehlike çanlarını çalmak için buradayım. Dünyanın uyanması gerekiyor. Uçurumun kenarındayız ve yanlış yönde ilerliyoruz" uyarısıyla konuşmasına başlayan Guterres, "Dünyamız hiç bu kadar tehdit altında olmamıştı" dedi. Covid-19 salgınından iklim krizine, Afganistan, Etiyopya, Yemen ve diğer ülkelerdeki krizlerden insan hakları ihlallerine, bilime yönelik saldırılardan aşı dağıtımındaki eşitsizliklere kadar birçok konuya değinen Guterres, "Dünyanın bazı yerlerinde son kullanma tarihi geçmiş, kullanılmamış Covid-19 aşılarını çöpte görüyoruz. Bazı ülkelerde aşı bolluğu, diğerlerinde boş raflar. Zengin ülkelerin çoğunluğu aşılandı. Afrikalıların yüzde 90'dan fazlası hâlâ ilk dozunu bekliyor" diye konuştu. (A.A)
***
2.
Muhteşem, matematiksel, geometrik temelli, yeryüzündeki bütün canlıların kodlanmış olduğu bir kâinat içinde yaşıyoruz.
Mezopotamya'da, Güney Amerika'da çağlar önce ilk şehirleri kuran insanlar evrenin yasalarına göre yaşıyorlardı. Zihinsel kavramları doğaya sevgiyle yaklaşmak, her canlıya saygı duymaktı.
İlk uygarlıkların insanları doğayı tapınak haline getirmişlerdi ve onun canlı olduğunu biliyorlardı. Hitit uygarlığı bireyleri savaşmayı bile bilmiyorlardı. Yalnızca bir kez Mısır'la savaştılar hepsi o kadar.
(...)
Öte yandan bugün bize miras kalan parçalanmış, tüketilmiş bir doğanın başkaldırışını izliyoruz.
Ve asırlar sonra ilk kez onun canlı olduğuna tanıklık yapıyoruz.
21. yüzyılın mirası, savaşlardan harap düşmüş, yağmadan nasibini almış, birbirini durmadan öldüren toplumun yozlaşmış ölü dünyası.
(...)
Modernizm süreçleri boyunca yaşanan dual dünya algısındaki gibi "Sadece ben varım, karşımdaki cansız doğayı ben yönetirim, istediğim gibi kullanırım, yıkarım, yakarım, dağıtırım, ben yeryüzünün sahibiyim" tavrı dünyayı felaketlere sürükledi. Bu düşünce tarzı faşizmdir. (GÜNSELİ İNAL - Cumhuriyet Kitap / Söyleşi: GAMZE AKDEMİR)
***
3.
Oktar Türel, Küresel İktisadi Tarihçe: 1980-2009 (Yordam Kitap / 2021) isimli incelemesinde kapitalizmin tomografisini çekiyor, kesitleriyle.
(...)
Bir vurgusundan başlayalım: "Sermaye hareketlerinin serbestleştiği ve finans akımlarının ticaret akımlarını fazlasıyla aştığı bir dünya!" Başka deyişle, 'her ülkede kapitalizm!'
Burada ana parça sermayedir, bütünüdür. Bütünün zaman içindeki hareketi 1980'den başlayıp bir yeni 'sermaye rejimi' yaratmıştır. Tüm elemanları, kurumları, araç-gereçleri, yasakları ve kendine özgü 'serbestliği' ile dünyayı 'kendisi için' kurgulamıştır.
Sermayenin birikim motorunda ana piston finanstır, durdurulamaz şekilde. Ticaret buna göre yeniden (dünya çapında) örgütlenmiştir.
Bu doku kendi içinde nasıl besleniyor? Odak noktasında kapitalizmin şirketleri var, sermaye stokunun (üretim araçlarının) sahibidirler.
Kapitalizm borçlandırarak işler: Şirketlerin yükümlülüklerine (hisseler, borçlar) finansal aracılar (bankalar, sigortalar, fonlar) sahiptir.
Dokudaki hane halklarının varlıklarının karşılığı ise finansal aracıların (mevduat, vs.) yükümlülükleridir.
Finansal aracılar (ve onların 'olmazsa olmaz'ı, finans piyasaları) şirket sermaye varlıklarının değerlerini belirlerler ve yakıtı (kredi) sağlarlar.
Hane halklarının emekçileri ise sermaye tarafından ayarlanan ücretleriyle yaşarlar, borçlanmakla hep yüz yüzedirler.
Püf nokta, şirketlerin yarattıkları gelirlerden (ve kârlardan) daha çok borçlanmalarıdır. Hep gelirden daha çok borç! Kime? Finans kesimine. İkinci püf nokta ücretlerin düşük düzeye ayarlanmasıdır.
Basitçe, kapitalizmin 1980 sonrası böyle işleyebilmektedir... (BİLSAY KURUÇ - Cumhuriyet Kitap)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder