17 Nisan 2021 Cumartesi

KÖY ÖĞRETMENLERİ

 

KÖY ÖĞRETMENLERİ

Yurdumuz uçsuz bucaksız,

Gökte yıldız kadar köylerimiz var.

Ama uzak, ama harap, ama garipsi..

Alın benim gönlümden de o kadar.


Uzak köylerimizde kuşlar gibi

Her sabah çocuklar size uçar.

Ama küçük, ama büyüyen, ama güleç..

Alın benim gönlümden de o kadar.


Siz kara göklerin yıldızları,

Işıtın yurdumuzu sabaha kadar!

Ama düşe kalka, ama yiğit, ama umutlu..

Alın benim gönlümden de o kadar.


(...)


Ve onlar saçları uzamış,

Çatlak ellerinde çıkınları,

Üç saat, dört saat ötelerden

Yorgundur, sessizdir akınları.


Ve onlar, yıldızlar gibi

Gözleri ışıl ışıl yananlar.

Oyuncak için değil, kâğıt, kalem

Kitap için gizlice ağlayanlar.


(...)


Gündüzün akşamla kavuştuğu saatte

Güneş altında tarlalar çın çın öterken

Ya o sıcak yağmurlar toprakla çiftleşir,

Ya da ilk ışıklar sabahları erken

Rüzgârla içimizde eserken.


Çemişkezek'te, Patnos'ta, Malazgirt'te doğanlar,

Bütün bunları düşünmelisiniz.

Yüce ırmaklar gibi sessiz, sürekli

Kağnılarla, arabalarla, kamyonlarla

Akıp köylere gitmelisiniz!


Yurdumuza ışık iletmelisiniz...

(CAHİT KÜLEBİ)



CAHİT KÜLEBİ & CEYHUN ATUF KANSU



   Köy nüfusunun azalması tarımsal üretimin azalmasına, hayvancılığın olumsuz etkilenmesine ve köy okullarının kapanmasına neden olmuştur. 2000'li yıllara kadar her köyde bir okul bulunmaktaydı. Öğretmenler köylünün diğer sorunları ile de ilgilenirdi. Hasta olan, başka bir şehre iş için gidecek olan gelir öğretmene danışırdı. Tam gün eğitim yapan köy okullarının servis, ısınma, temizlik, güvenlik gibi sorunları bulunmuyordu. 

    Köy okullarını kapatarak insanlarımızın şehirlere göç etmesine zemin hazırladık. Köylünün ekonomiye katkısını hiç hesaba katmadık. Eğitim imkanlarına eşit erişimin merkezleri olan köy okullarını kapatarak dezavantajlı çocuklarımızın dünyaya açılan tek şansı olan bu kapıları da kapatmış olduk. 

  Köy okulları yaparak yaşayarak öğrenmenin merkezleriydi. Yoksul ailelerin çocuklarının özgürce sosyalleştiği alanlardı bu okullar. Şimdi bu çocuklarımızı kilometrelerce mesafelere taşıyarak, özgüvenlerini yok ettik.

  Yıllardır eğitim modelleri üzerine tartışmalar yürütülüyor. Kendi modelimize dönüp bakmak aklımızın ucundan geçmedi. Aslında 1923'ten bu yana kendimize özgün bir model oluşturduk. Köyleri boşaltarak kendi modelimizi yok ettik. Çocuklarımızı asfalt bahçeli apartman şeklindeki okullara hapsettik.

   Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Niyazi Altunya gibi aydınlanmacı öğretmenlerin yetişmesinin önüne set çektik. 

  Bir köy okulunda yetişen Cumhuriyet Öğretmeni Şefik Sınığ'ın köy çocukları ile olan eğitim yaşamı bu kurumların önemini bir kez daha hatırlamamızı sağlıyor. Şefik Sınığ kimdir?

  1925 yılında Konya-Seydişehir'de dünyaya gelir. Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra, Afyon-Dinar ilçesi Sütlaç Köyü İlkokulu'na öğretmen olarak atanır. Burada ilk görevine başlar. 1949 yılı ekim ayında tamir etmekte olduğu okulun ara duvarının üzerlerine çökmesi sonucu ağır yaralanır. O yıllarda, ulaşım şartları hayli zor olduğundan Çivril'e güç şartlarda getirilir. Doktor Şerif Gürsel, ağır yaralı olan Şefik öğretmeni muayene eder ve omuriliğinin hayli ezilmiş olduğunu görür. Çaresiz bir şekilde, öğretmen Şefik Sınığ görev yaptığı köye geri götürülür. Hasta yatağının başında öğretmen arkadaşı Mehmet Aydeniz ile köylülerden birkaç kişi bekler. Ancak, durum umutsuzdur. Dünyanın bütün çiçeklerini, köy çocuklarını, öğretmenlik mesleğini çok seven idealist öğretmen ölmek üzeredir. Sürekli öğrencilerini sayıklar. Bu sayıklaması gün boyunca sürer. Hep, öğrencilerini, kaderleri kendisine benzeyen o köy çocuklarını sayıklar. Dünyanın bütün çiçeklerini yanına ister. Son sözleri şu olur: "Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin." Zorluklarla geçen yaşamı bu sözlerle son bulur. 

   Ceyhun Atuf Kansu, Şefik öğretmenin ölümü üzerine yazdığı o meşhur şiirinde bir köy öğretmeninin öğrencilerine olan sevgisini, ilgisini şu şekilde dile getirmektedir:

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçeklerini getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin, getirin... ve sonra öleceğim.

(...)

Dünyanın bütün çocuklarını diyorum,

Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,

Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,

Ne güller fışkırır çilelerimden,

Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kopdağına göçen,

Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,

Eğin türkülerinin içine gömün beni.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

En güzellerini saymadım çiçeklerin,

Çocukları, öğrencileri istiyorum.

Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,

Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,

O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.

Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,

Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

(...)

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Okulun duvarı çöktü altında kaldım,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,

Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,

Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,

Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.

Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.


   Köy okulları "Bey çocuğu bey, ırgat çocuğu ırgat olmasın" diye açılmıştı. Bizler köy okullarını kapatarak binlerce Şefik Sınığ'ı bir kez daha toprağa vermiş olduk. (ALİ TAŞTAN, Eğitim Uzmanı - BirGün Gazetesi)



Karikatür: TURHAN SELÇUK







Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder