"Tutkuyla âşık olanın ülkesi, sevdiğiyle kendisinden oluşur. Doğrudur. Birbirlerinin sınırı olurlar. Her sınır mayın döşelidir öte yandan." (İCLAL AYDIN - Bir Cihan Kafes)
***
(...) Yüreğindeki ağrı gittikçe artmıştı Bedri'nin. Duvarlar üstüne üstüne geliyordu sanki. Rakısından bir yudum daha içti. Bir şey söylemeden sendeleye sendeleye ayağa kalktı. Mösyö Lambo'ya seslendi:
- Mösyö Lambo, bugün hem hesap ödeyip hem veresiye defterine bir şeyler yazayım ha? Benden olsun bu defa kıyak, hep sen bize yaptın.
Lambo oturduğu yerden okuduğu kitaba ara verip yanıtlarken tezgahın altından veresiye defterini çıkardı:
- Hay hay Bedri Beyciğim, buyurunuz!
Bedri, defteri kendine doğru çevirdi. Gözlerini kapadı. Mari'nin yüzü bütün ayrıntılarıyla karşısındaydı işte. Elini sinesine götürdü. Gözlerini açtı. "Seni kara saplı bıçak gibi sineme sapladılar" dizeleri döküldü kaleminden...
(...) Rodos'un tam karşısına düşen tiyatronun manzarası Bedri'nin bu yaşına kadar gördüğü en müthiş manzaraydı. Gözleri öylece fal taşı gibi açılıp kalmıştı. İnsan burayı gördükten sonra geldiği gibi geri dönemezdi. Yeşilin yeşili, mavinin mavisi dünyanın hiçbir yerinde böyle olamazdı. Hissettiği, saçma bulduğu önsezisi haklı çıkmıştı. Mari buradaydı. İskilip'te ilk kez karşılaştığı Çatalkara'nın morunda olduğu gibi buradaydı Mari. Önde dans eder gibi sıra sıra dizilen zeytin ağaçlarının morundaydı. Kimseciklere görünmeden öylece Bedri'nin yüreğine saplanıyordu. Bedri, amfi şeklindeki tiyatronun en üst basamaklarına oturdu. Hışım gibi doluvermişti Mari içine. Özlemden ölmeden Mari ile kavuşturmalıydı Rodos'u. Dizeler kaleminin ucundan değil yüreğinden akıyordu kâğıda. Lambo'nun Meyhanesi'nde ilk mısraları veresiye defterine düşen şiir şimdi tamamlanıyordu...
(...)
- Bodrum'da sana rastladım Mari, aniden, hışım gibi çıkıverdin karşıma Sedir Adası'nda.
Mari'nin kalbi yerinden çıkacak gibi hızlı atıyordu. Kesik kesik yanıtladı:
- Bana mı rastladın?
- Evet, bu defa zeytin ağacının morundaydın.
- Yoksa yeni bir şiir daha mı Bedri?
- Hişttttt! Dinle bak:
Önde zeytin ağaçları arkasında yâr
Sene dokuzyüzkırkaltı
Mevsim Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim
Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim
Yâr yâr...
Seni kara saplı bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım
Yâr yâr...
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var.
(...) Ölmek değil de bir daha sevdiklerini göremeyeceğini bilmek ve buna katlanabilmek, en zoru buydu. Gidenler bilirmiş meğer bu duyguyu. Bir an pes edecek gibi oldu. Zihni karışmaya başlamıştı. Soluk mavimsi bedenini Bedri'ye yasladı.
- Hadi bir anı seçelim. Beni ne zaman hatırlayacak olsan o an ile geleyim sana Çebiş, gülerek, iyi ki yaşadık diyerek.
- Mari, Mari böyle söyleme seni unutabilir miyim?
- Buldum, o gün ayaklarım yerden kesilmişti. Sevinçten uçup bulutlara karışmamak için zor tutmuştum kendimi.
- Ben senle hep öyle yaşadım Mari.
- İskilip'ten döndüğün, beni sınıfa çağırttığın günü hatırlıyor musun?
- Unutulur mu deli kız, unutulur mu Çebiş...
- Ne bekliyorsun hadi oku o zaman. Ama yanıma gel. Yeni tabloların için sonra beni hatırlamakta zorluk çekme, hadi gel.
Bedri, gözlerinden sel olup giden yaşlarla Mari'nin yanına uzandı. Mari'nin buza kesmiş boynunu, yüzünü okşadı...
(...) Bedri, Mari'nin başını göğsüne dayadı. Çaresizliği sesine vurmuştu. Titreyerek şiiri okumaya başladı...
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın...
Bedri, Mari'nin ellerini tuttuğunda parmakları birbirine kenetlendi. Mari gözlerini araladı. Son kez Bedir'ine, Çebişine baktı, gülümsedi ve gözlerini kapattı...
***
Bedri ne kadar zaman kollarında Mari ile öylece kalakalmıştı bilmiyordu. Ağlamadan, kıpırdamadan, an durmuş gibi, hayat son bulmuş gibi dakikalarca, saatlerce Mari'nin son bakışında donmuştu zaman. Fred kapıyı araladı.
- Gitti mi?
Gitti ya gitti... Şimdi Bedri kaldı mı? Yaşayacak mı Bedri?..
(MÜJGAN TEKİN & VİLDAN TEKİN - Karadut)
***
"Aşk... Şu kutsal aşk... Bazen aşkın bedeli çok ağır olur. Aşk büyüdükçe büyüyen ve sonunda da ödenemeyecek hale gelen bir bedel. Çaresiz ya aşktan vazgeçersin ya da kendinden." (SOLMAZ KÂMURAN- Boreas, Çanakkale Rüzgârı)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder