Dost olsun da - çamurdan olsun - diyerek
Dostla bölüşmüştür son yudum suyunu - son ekmeğini dosta dilmiştir
Ama yalnızdır - oldum olasıya - Anadolu
Yalnızlıktan iflahı kesilmiştir
Rumeli yakasına postu seren İstanbul
İki adım ötesini dağbaşı bilmiştir
Koca Osmanlı bile - bu oyalı yazmaya
Alın terini değil - elinin kirini silmiştir
Dertlere derman olmuş ama - ortak çıkmış mutluluklara
Bir âşık veya eşkiya - hazret veya pir
Destanlar şahit - türkülerden belli
Dost kahrı - bu topraklarda - severek çekilmiştir
Şimdi göz gözü görmeyen kasaba kahvelerinde
Yarenlik başlamıştır ve dışarda kar - diş diştir
Geçmişe ve geleceğe inat - delikanlılar
Kötü - kırık iskambillere eğilmiştir
Azdırıp çoğaltmak istercesine - kimi - yalnızlığını
Keçi damından gecekonduya gelmiştir
Gelin mendilidir - işlenir - asker çorabıdır - örülür her gün
Cümle kederler - sevdalar - hasretler bir bir
Kurduna - kuşuna bu memleketin - insanına - derdine
Lâf olsun - edebiyat olsun diye değinilmiştir
Yeşertemezsek imeceyle - garip Anadolu'yu eğer
Bil ki - yalnız dostluktan değil - hürriyetten de vazgeçilmiştir
Doluyum - Anadolu gibi - Anadolu için
Yalnızlık - muhabbet - ve şiir
NÜZHET ERMAN
***
***
"Bir lahit içinde ekili domates bir ailenin geçim kaynağı. Bu lahiti nasıl kurtaracaksınız? Domates sorununu kolay çözemiyorsunuz tabii; çünkü bir gerçekle karşı karşıyasınız. Bunun doğurduğu problemi çözmek için ülkenin sosyal problemlerini bilmek gerekir. Bu nedenle Anadolu'da yaşamak, belki daha önemlisi Anadolu'yu sevmek gerekir."
HALET ÇAMBEL
(Fotoğraf: GÖKHAN TAN)
***
"Ebediyetin cennetine erişebilmek için geçilecek kıldan ince köprüde bize bir tek şey yardım edebilir, inanmak... Toprağına inanmak, insanına inanmak, yalancılık yapmamak, çünkü bu defa ki dava büyüktür. Madem ki sanat adamı, üstünde yaşadığı toprağın hasretini ve o toprağın üstünde yaşayanların acılarını, zevklerini, iştiyaklarını duymak ve duyurmak istiyor, öyle ise kendisini, o toprağın hamurunda yeniden yaratması, o insanlarla bir kazanda kaynaması lazımdır. Ve sanat adamı o hale gelecektir ki, artık 'onlar ve ben' değil 'biz' mevcut olacaktır. Böyle olmadan, onlar namına konuşmaya ne hakkımız olabilir? İşte bu yol ki hiç yalan kabul etmez, riyadan kaçar ve kendine ihanet edenleri mahkûm eder. Öyle ise sanat adamına: arşiv depolarındaki malzemeyi ele almadan önce, yaşadığı toprağın havasında yıkanmak ve o toprağın üstünde nefes almaya hak kazanmaktan başka yol yoktur."
AHMET ADNAN SAYGUN
(Ulus Gazetesi - 27 Haziran 1943)
***
Her sanatçı biricik ürünler ortaya koymayı amaçlar. Bu nedenle de estetik bir dili, kurguyu, içeriği yeniden yeniden üretir. Bu konuda ayağı yere basan sanatçının en temel dayanağı içinde yaşadığı toplumun söz birikimi, geleneğidir. Ben de Anadolu insanının binlerce yıllık söz değerlerine, söylemine, dilindeki kıvraklığa bakarak kendi dilimi oluşturmaya çalışıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder