Şiirin daha çok insan olmak için gerekliliği fikrine Osman Konuk'ta da rastladım. Çok eski arkadaşım, çok sevdiğim bir şair. Bu fikri paylaştığımıza da sevindim, gerçi daha çok insan olmayı kim istemez ki! Daha çok insan olmak, bugün var olan insan anlamında değil elbette, asıl olarak "insan olmak", "insan" dediğimiz bedenin mayasının tutması, adaletten merhamete, eşitlikten özgürlüğe, barışa ve diğerkâm olmaya kadar, insanı insan yapacağına inandığım değerlere hem bir ruh hem de eylem olarak ulaşmak. Şiiri yalnızca bir metin olarak görmüyorum, bu edebiyat için geçerli olabilir ama "Biz üzüm yaratılmadan önce sarhoştuk" sözünün doluluğu ve doğruluğu gibi şiir de yazıdan ve edebiyattan öncedir, insandan da öncedir, doğayla ikizdir. Bu nedenle de hem tabii hem hayatidir. Şairi de Şamanın devamı, elçisi, torunu, soyu olarak gördüğüm için onun insanı doğaya yaklaştırması, yakınlaştırması göreviyle, yitirdiği benliğine geri dönmesi, kavuşması için yardımcı olduğunu düşünüyorum, hatta buna inanıyorum.
HAYDAR ERGÜLEN
(Söyleşi: GÖKHAN BAKAR - Cumhuriyet Kitap)
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktır
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır
Âdem'den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yedirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sâdık yârim kara topraktır
Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sâdık yârim kara topraktır
İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır
.......
.......
Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel'i bağrına basar
Benim sâdık yârim kara topraktır
Fotoğraf: ERGUN ÇAĞATAY
Gönül gözü açık olan ve doğayı, insanı tasvir ederken görenden daha iyi sözler kullanan Aşık Veysel, köyünde bir tek meyve ağacı olmadığı halde Sivrialan'da ilk bahçeyi kendisi yapar. Elma, kiraz, kayısı... Kardeşleriyle beraber ilk bahçeyi yapmaya başladığında köylüler "Atalarımız bunca yıl böyle bir iş yapmamışlar şu kör adam onlardan daha mı iyi bilecek ki böyle bir işe girişti" der. Birkaç yıl sonra ağaçlar meyve verir ve aynı köylüler söylediklerinden utanarak "O kör değilmiş meğer! Kör olan bizmişiz!" derler. (BURÇAK ÖKSÜZ DOĞAN - Marmara Life)
Merhaba!