23 Ekim 2016 Pazar

EMPERYALİZM VE SAVAŞLARA DAİR




   Birinci Dünya Savaşı öncesi:
   ...Parlamentolardan şakır şakır savaş yanlısı kararlar çıktı. Meclislerin sağında eller "kutsal değerler" adına, solunda "özgürlükler" adına kalkıyordu. Patronla işçi "vatan" için birleşmişti. Alman işçisi "vatan" için Fransız işçisine, Fransız işçisi "vatan" için Alman işçisine kurşun sıkacaktı!
   Sıktılar. Yüz bin yüz bin öldüler. Bu katliama seyirci kalmayan bir avuç devrimci önce sosyal demokrat partilerden atıldı, sonra zindanlara...
...Evet, emperyalistler birbirleriyle kanlı bir kavgaya tutuşmuştu ama tekeller Almanya'da, İtalya'da, Fransa'da, İngiltere'de deli gibi kâr etmeye devam ediyordu; grevler vatan-millet adına yasaklanmıştı, ücretler kısılıyordu, kamu kaynakları bu militarist çılgınlığa ayrılmıştı, hemen her sektör kendisini savaş çağına göre ayarlamıştı. Gıda tekelleri cepheye konserve ve çikolata tabletleri, tekstilciler asker kaputu, silah sanayi cephane yağdırıyordu. Finans sermayesine gelince...Bazı kaynaklar, bankaların ölen her bir asker başına 10 bin dolar (dolar daha bir dolarken!) kâr ettiğini yazar! (soL Haber)



   Jose Saramago'nun Mızraklar, Mızraklar, Tüfekler, Tüfekler romanının kahramanı Artur Paz Semedo, yaklaşık 20 yıldır tarihi bir silah fabrikasının hafif silahlar ve cephane imalat bölümünün muhasebesinde çalışan biridir. Artur Paz Semedo'nun meslek yaşamının en büyük hayali, o zamana değin neredeyse tek çalışma alanı olmuş hafif teçhizat için önemsiz mühimmat imalatı yerine, ağır silah bölümlerinden birine atanmaktır. Günlerden bir gün, şehir sinema kulübünde 1939'da yaşanmış İspanya İç Savaşı üzerine bir eser olan Andre Malraux'nun "Umut" filmine gider. Film onu çok etkilemiştir. Epey aradıktan sonra filme konu olan kitabı bulur ve okur. Kitaptaki şu bölüm, Semedo'yu sarsar: "Obüslere sabotaj yaptıkları için Milano'da kurşuna dizilen işçiler şerefine, yaşasın!" Bu, tıpkı bizim Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızda Urla taraflarında karaya çıktıklarında karşılarında kendileri gibi Türk emekçilerini görüp savaşmaktan vazgeçen, Yunanistan'a gerisin geri döndükten sonra kurşuna dizilen Yunan Komünist Partili askerleri hatırlatıyor okura.
   Çünkü orada yapılan da budur: Milano'da bir silah fabrikasında çalışan işçiler, obüslere öyle bir sabotaj yapmışlardır ki, o obüsler, düştükleri yerde patlamamış, hiçbir cana kıymamıştır. Doğrudur: Silah fabrikalarında çalışan işçiler grev yapamazlar, ancak bu, başka bir eylem biçimini deneyemeyecekleri anlamına gelmez.
   Mızraklar, Mızraklar, Tüfekler, Tüfekler romanını doğuran fikir, Saramago'yu rahat bırakmamış eski bir sorudan geliyordu; "Silah sanayiinde neden grev olmaz?" Bu ana örgüye daha sonra, duyulduğunda güçlü bir etki yaratmış olan bir olay eklendi: İspanya İç Savaşı sırasında Extremadura'daki Halk Cephesi birliklerine fırlatılan bir bomba sabotaja uğratıldığından patlamamıştı. Topçu bir asker düzeneği sökünce içinde bir rulo kağıt görür. Almanca el yazısıyla şöyle denmektedir; "Yoldaşlar, korkmayın. Benim yüklediğim obüsler patlamayacak. Bir Alman işçi." (Aydınlık Kitap)



JOSE SARAMAGO







   ...ABD silah endüstrisi soğuk savaş sonrası Kuzey Kore, Çin ve Rusya aleyhinde kamuoyunu şekillendirmeye devam ederken Suudi Arabistan gibi yağlı müşterilerini barışçı, demokrat bir ülke olarak lanse ediyor. Halbuki Yemen'de Suudilerin yaptığı katliamlar artık gizlenemiyor. Yemen'de sivil katliamlar rekora koşuyor. İsrail için geçen hafta onaylanan gelecek on yıl için 38 milyar dolarlık askeri yardım paketinin asıl amacının Amerikan silah şirketlerine destek olduğu bilinen bir gerçek. Zira bu yardımın ancak dörtte biri ile İsrail'in kendi milli silahlarını  satın almasına izin veriliyor. Tüm bu gayretlerin amacı Amerikan vergi mükelleflerine daha çok silah aldırmak ve yabancı devletlere daha çok Amerikan silahı satmak. 14 Eylül 2016'da Amerikalı gazeteci / yazar Stephen Kinzer, Boston Globe gazetesinde yayınlanan köşe yazısında ABD Barış Enstitüsü ile dalga geçiyor. Zira bu kurumun başında eski Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley var. Bu zat aynı zamanda ABD'nin en büyük silah şirketi Raytheon'da üst düzey yönetici. Kinzer, diğer silah devi Loockheed Martin'e de iğnesini batırıyor. Barış Enstitüsü'ne bir milyon dolar bağışlayan firma geçen ay Polonya'ya milyonlarca dolarlık uçaksavar füzesi sattı... (CEM GÜRDENİZ - Aydınlık Gazetesi)






Burda ya da Angola'da hep aynıdır insanlar
Sevilmek ister kadın,
Çocuk doymak, korunmak,
Erkek iş ister ellerine
Ve dinlenebilmek 
Eve dönünce.
Burda ya da Angola'da 
İnsan insanca yaşamak ister sözün kısası.
Oysa sayın bayım,
Ölüler verdiniz
Ölüler veriyorsunuz her gün bize
Açlık ve dayak ölüleri
Kurşun ölüleri
Ağlayalım diye.


SENNUR SEZER








   Mahmut Dikerdem 1982 yılında, İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargıçlara şöyle sesleniyordu:
  "Barış Derneği'nin genel başkanı sıfatıyla yüksek mahkemenizden talebim şudur: Halkımızın özlemleri ve hayati çıkarları doğrultusundaki düşüncelerimizden ötürü bizi hayali suçlarla huzurunuza gönderen bu iddianameye itibar etmeyiniz. Dünyanın döndüğünü kanıtladığı için mahkum edilmek istenen bir bilim adamının, yargıçlarına 'ne yapayım ki dünya dönüyor' dediği gibi, bizi de 'ne yapalım ki dünya halkları barış istiyor' demeye zorlamayınız. Dünyanın döndüğü nasıl tartışılmaz bir gerçek ise, tüm dünya halklarının barış içinde yan yana yaşamak istedikleri ve topluca intihar demek olan savaşı reddettikleri de o kadar açık ve kesin bir gerçektir."

   
CHE ve MAHMUT DİKERDEM







Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder