18 Ağustos 2014 Pazartesi

İBRAHİM ÇALLI



   Çallı ile Edip Hakkı birlikte Paris'te okumuşlar. İstanbul'daki arkadaşlıkları da  berdevam. Resim dalında iki büyük usta. Çallı ufak tefek, üflesen uçacak cinsinden birisi. İkincisi bir insan azmanı.Yürüyüşü bile toprağı sarsmacasına. İkisi de içkide sonuna kadar.
   Bir ağustos gecesi Boğaz'da demlenmişler. Sabaha karşı bardan çıkmışlar, bir taksiye binmişler. Çallı yaşça büyük olduğu için adaba göre küçük olan Edip Hakkı'yı evine bırakacak. Ama Edip Hakkı olmazlanmış ve narayı patlatarak kısa kesmiş:
  "Çek oğlum Cihangir'e."
   Çallı'nın evi Cihangir'de bir apartmanın giriş katı. Edip Hakkı, şoföre beklemesini söyleyip iyice sarhoşlamış Çallı'yı sırtlamış, güç bela kapıyı açmış, pelte halindeki Çallı'yı soyup, cadde tarafında bulunan yatak odasına götürmüş. O zamanlar sivrisineklerden korunmak için karyolanın üstünde tül cibinlikler var. Edip Hakkı cibinliği aralayıp Çallı'yı sallasırt yatağa fırlatmış. Sonra sokağa çıkmış ve biraz önce yatağa yatırdığı Çallı, kaldırımın üstünde büzüşmüş bir hallerde. "Ulan sıçarım ben böyle şakanın içine" deyip yeniden sırtlamış Çallı'yı. Getirmiş yeni baştan tülü aralayıp bırakıvermiş güya yatağın üstüne. Yine çıkmış sokağa ve Çallı yine sokakta kaldırımın üstünde yatmakta. Ve inlemekte ki acaip bir şekilde:
  "Allah belanı versin Edip Hakkı. Ulan cibinlik diye pencerenin tülünü aralayıp beni sokağa atıyorsun ikidir. Allah belanı versin."



Hatay'ın Anavatan'a Hasreti 
(İBRAHİM ÇALLI)






İBRAHİM ÇALLI
(d. 13 Temmuz 1882 Çal, Denizli-ö. 22 Mayıs 1960 İstanbul)
 ( Şeker Ahmet Paşa'nın önerisi üzerine 1906 yılında şimdiki adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan dönemin Sanayi-i Nefise Mektebi'ne girdi. Altı yıllık okulu üç yılda bitirdi.)


  

Zeybekler
(İBRAHİM ÇALLI)


  Mide kanaması sonucu yaşamını yitiren Çallı'yı Hasan Ali Yücel, ölümünden sekiz gün sonra  30 Mayıs 1960'ta kaleme aldığı "Dostum Çallı" yazısında, şöyle anlatıyor:
   "O'nu son defa Taksim civarında görmüştüm.O şakacı Çallı, benimle uzun bir seyahate çıkacakmış gibi içli içli konuştu. Sesi, kederli bir inilti kadar  ihtiyar ve bitkin, titriyordu. Ayrılırken öpüştük, aksi yönlere yürüdük. Garip bir iç dürtüsüyle arkama döndüm, ne göreyim, o da  bana bakıyordu. Birbirimizi bir kere daha selamladık."




Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder