3 Kasım 2024 Pazar

YALANCI TANIK OLMAMAK

 



"Müddeiumumi istiyor ki roman gördüğü çirkinlikleri, yaraların kokusunu değiştirsin. Riya, cehil ve taassuba âlet olarak hakikati diri diri gömmeye razı olsun. Fakat o zaman hikâyenin, sanatın mânâsı, lüzumu kalır mı? Hayır efendim hayır.. Hiçbir hükûmet, hiçbir memleket sanatı asâletinden soyup yalancı şahit derekesine indiremez. Akiste iyi şeyler görmek istiyorsak, aslı ıslah etmeliyiz."

Hüseyin Rahmi Gürpınar 1924'te mahkeme karşısında kendini böyle savunuyordu. Kırk iki yıl sonra bir şair, Fazıl Hüsnü Dağlarca "Savcı'ya" şu mısralarla sesleniyor:

"Savcı nedir, düşündün mü
Yazıları suçlu kılan
Usla, yürekle büyümüş, gündüzler geceye karşı
Ama nedir çağlar üzre
Beni senden güçlü kılan."




Her çağda, savcısı, mahkemesi, polisi, jandarmasıyla "kurulu düzen"in savunucuları bir yanda, o düzenin içindeki çirkinlikleri, bozuklukları, haksızlıkları gösteren sanatçılar, yazarlar, şairler öte yanda...




Baudelaire'in "Les Fleurs du Mal"inin de "açık saçık" şiirler yüzünden Adalet'e verilmesi, mahkeme kararıyla altı şiirin kitaptan çıkartılması, şairin üç yüz frank para cezasına mahkûm edilmesi de edebiyat tarihinin eğlendirici anılarındandır. Kitap basıldığı için o altı şiir makasla kesilerek çıkartılmıştı! O altı şiir yıllar yılı kitabın yeni baskılarına alınmadı, ancak 1950'den sonra başka bir mahkemenin verdiği kararla bu haksızlık ortadan kaldırılacaktı. O şiirleri okuyoruz şimdi. Hiç de ahlak duygularımız "rencide" olmuyor! Ama o günlerde bir mahkeme başkanı, bir savcı o şiirleri mahkûm etmişti. Kimdi onlar? Kim biliyor adlarını? Dağlarca'nın dediği gibi "Ama nedir bilir misin - Beni senden güçlü kılan..."

Ya Dreyfus'un suçsuzluğuna inanan Emile Zola'nın yalnız Adalet önünde değil, çağının iktidarına, hatta halkın çoğunluğuna karşı tek başına giriştiği inanç savaşı.. "Suçlandırıyorum" yazısı ile Dreyfus Davası'ndaki yolsuzlukları Cumhurbaşkanı'na bildiren büyük yazar, duruşmada kendisine çatan bir generale şöyle karşılık vermişti:

"Fransa'ya hizmet etmenin çeşitli yolları vardır. Generale hatırlatmak isterim. Kılıçla olduğu gibi, kalemle de insan yurduna hizmet edebilir. General de Pellieux herhalde büyük zaferler kazanmış olmalıdır. Ben de kendi zaferlerimi kazandım. General Pellieux ile Emile Zola adlarından hangisinin yarına kalacağına gelecek kuşaklar karar verecek."




Bir yanda güçlü bir iktidar, polisi, jandarması, ordusu, aşırı milliyetçilik duygusuna kapılmış kalabalıkları... Öte yanda bir yazar. Gerçeğe inanan, gerçeği arayan bir insanın gücü, sadece yalana dayanan, yalanı kullanan yetkililerin silahlarından üstündür. Zola savunmasını şu sözlerle bitiriyordu:

"Beni yıkmak istiyorlar. Ama bir gün gelecek Fransa bugün şerefini kurtarmaya çalıştığım için bana teşekkür edecek."

Bugün elbette ki Emile Zola'nın adı var yaşayan. O generalleri, bakanları, polis müdürlerini, başkanları, savcıları anan, hatırlayan var mı?

(OKTAY AKBAL - Konumuz Edebiyat,1968)







Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder