24 Eylül 2023 Pazar

KİMSE YENEMEZ TALİPLERİ

 

Yasadır anımsatalım:

Tohum ekenlerin, fide dikenlerin

Kimse durduramaz yağmurunu

Güneşini kimse kesemez.


GÜLTEN AKIN

(Deli Kızın Türküsü)


***



TALİP APAYDIN


   "Babam on altı sene askerlik yapmış, Çanakkale, Kafkas, Yemen, Afyon... Sırtında çanta kayışının izleri, göğsünde üç tane kurşun yarası hâlâ dururdu. Geçen sene seksen iki yaşındayken öldü. Yemen'de bir gece ansızın baskına uğramışlar. Dehşetli bir süngü harbine tutuşmuşlar. Vakit sabaha doğru imiş. Ucuna süngü takılı tüfeğini kullanıp dururken iri yarı bir gâvur ansızın tüfeğini kavrayıvermiş. Almaya çalışmış ama alamamış. Ama vermemiş de. İleri geri uğraşırken "İbrahim eğil, İbrahim eğil" diye bir ses duymuş. Dönüp bakmış ki, Mülâzımı-evvel Talip Bey, karnından yaralanmış, yerde kıvranırmış, ama elinde tabancası ile bunlara bakarmış. Babam birden eğilivermiş. Tak, tak! Babamın tüfeğine asılan gâvur yıkılmış yere. Sonra kaçmaya başlamışlar. Dönüşte babam asteğmen Talip Bey'i bulmuş, kucağına almış. Ama yarası ağırmış, babamın kucağında ölmüş Talip Bey. Onun anısına benim adımı Talip koymuş."
   On altı yıl askerlikten sonra baba köyüne dönüyor, on sekizindeki kızına bir yabancı gibi bakıyor. Sonra Talip'in doğuşu. Annesinin ölümü. Üvey ana. "Hiç suçum yokken öldüresiye döverdi." Suçsuz yere çekilen cezalar. Üç sınıflık ilkokul. Sonrası yok! Ama Talip okumak kurtulmak isteğinde. Baba da biliyor bunu, o da oğlunun okumasını istiyor. Milletvekili, ağaya söylüyor, işte aldığı yanıt: "Bu okursa yarın sana baba demez, dinini unutur." Ama on altı yıllık savaş gazisi baba diretiyor: "Bu vatana çok hizmet ettim, benden bu iyiliği esirgeme." Ama ağalar kendilerine iyilik ederler önce! Köylü çocuğu okumamalı, okursa anlar, duyar bazı şeyleri! O zaman ağanın ağalığı kalır mı? On altı yıl askerlik etmiş baba, dönüşte şöyle söylenecek kendi kendine: "Madem okuyanlar dinini unutur, babasına baba demez, sen neden kendi çocuklarını okutursun."
   Mülâzımı-evvel Talip Bey şehit düşmüş Yemenlerde. Onun adını alan bir başka Talip de çocukluğundan bu yana korkunç bir yaşama savaşında şehit düşmemeye çalışıyor! Okumak, yetişmek, kurtulmak savaşı önce... Saatlerce uzaklıkta gidilen okullar. Köy Enstitüsü'nde geçen mutlu yıllar. Düşünmek, tartışmak, bilinçlenmek. Sanat zevki, müzik sevgisi... Yıl gelir 1944'e dayanır. Çok partili düzene doğru gider Türkiye'nin politika yaşamı. Bizim ülkede çok partili demek, çok çıkarlı bir düzen demektir. Devrimlerin unutulduğu, örtbas edildiği, uyanan aydın kişilerin karanlığa itildiği bir düzen demektir her nedense. Yeni partiler kuruldukça da eski partide tutucular daha çok etkin hale gelir. Talip bitirir yüksek enstitüyü, başlar öğretmenliğe. Derken askerlik... Ama bu uyanmış köylü çocuklarını subay yapmaz o zamanların garip anlayışı. Talip şöyle diyor: "Topoğrafya dersinin sınavında dokuz arkadaşın kâğıdını ben yazmıştım. Hepsi pekiyi aldılar. Benim ki zayıf geldi. O zaman anladım işi. Babamın en şiddetli dileği beni bir Asteğmen Talip görmekti. Hani şu canını kurtaran Mülâzımı-evvel Talip'in yerine. Fakat o dileğini yerine getiremedim."
   (...) On altı yıl savaşmış bir yurtseverin oğlu Talip Apaydın, on altı yıl, yirmi altı yıl savaşır. Kafasıyla, yumruğuyla, kalemiyle... Talipleri sindirdiklerini, korkuttuklarını sananlar aldanırlar. Hem de nasıl aldanırlar!..

   (OKTAY AKBAL / Yazmak Yaşamak - Kitaş Yayınları / 1972)    


***


Bu toprakta kalır adın

tohumların arasında

yeşilinde tarlaların

başakların sarısında.


ÜLKÜ TAMER

(Ağıt)







Merhaba!
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder