YİTİKÇİ
Hadi git azıcık İstanbul iste
Kosunlar o denizi bir çanağa
Bir çıkına elesinler o günlerimi
O yazdan Üsküdar'dan ne kaldıysa Elif'ten
Doldur ceplerine
Onlarda yoksa komşularında vardır
Tanırlar sevinirler
Beni, Bay Metin gönderdi, de.
METİN ELOĞLU
(Fotoğraf: CENGİZ CIVA)
***
Eleni çok severdi İstanbul'u. Ona sığınmayıp da ne yapacaktı, nasıl oyalayacaktı kendini, nasıl dindirecekti yüreğindeki sızıyı? Kendini şehrin kucağına bırakacak, kimsesiz olduğunu unutacaktı. Şehir onu bırakmazdı, yok saymazdı, ona sırtını dönmezdi. İnsanlar ölür, hayvanlar ölür, bitkiler ölür, şehir ölmezdi. Biliyordu Eleni. İstanbul çekip gitmezdi. Canının bir parçasını mezarlıkta, diğer parçasını hastanede bırakmış olsa da kalbi hâlâ yerindeydi, çarpıyordu işte, duyuyordu sesini. Şehir de duyacak, görecekti onu, alacaktı koynuna, sarıp sarmalayacak, yaralarını iyileştirecekti, başka yolu yoktu.
(BAŞAK BAYSALLI / Sarkaç - Everest Yayınları)
***
sonraları yıkıldı zamanın
kulesi
insanlar öldü dağıldı
insanlar tutuklandı sürüldü
göç etti
unuttu birbirini
sular altında kaldı adresleri
ben hâlâ İstanbul'da sanıyorum
kendimi
ama doğduğum kent yok
yok olmuş birdenbire
beton kanatlı bir kuşun
sırtında
uçup gitti diyorlar
ya denizi ne oldu
ölü evindeki bir yabancı
gibi
belli etmezdi içinden
geçenleri
o da mı uçup gitti
ben neden duymadım acaba
kulaklarımı sağır etmişti belki de
yüreğimin gürültüsü
çocukların birbirine karışan
sesleri şiirin iniltisi
demek İstanbul yok artık
eh ne yapalım
MELİSA GÜRPINAR
(İstanbul'un Gözleri Mahmur)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder