Fakir, ezilmiş, zavallı, hor görülmüş halkımı ayak altına alacak romanlara milyon verseler benim için önemli değil. Halka, halkıma inanıyorum. Her türlü geriliği, zaman zaman hainliğine rağmen, suç onun değil. Yüzyıllar boyunca ona ne verilmiş ki ne isteniyor.
Oy'unu, kurtlarına veriyorsa suç onun mu? "Akrep gibisin kardeşim" de denebilir. Doğrudur ama, onlar gene, her zaman, her şeye rağmen haklıdırlar.
Geç, güç, lakin akıllarını yavaş yavaş da olsa başlarına toplayacaklar ve bizzat kendilerinden başka onlara yâr olanın bulunamayacağını anlayacaklar bir gün.
Ben buna inanıyorum.
(ORHAN KEMAL - 5/6 Şubat 1970)
***
Bir keresinde, okuldaki büyük sınıflardan bir abisi, Baba Evi'ni vermişti ona. Bak aslanım, bunu oku, gerçek emekçilerin neler yaşadığını ancak buradan öğrenebilirsin, demişti verirken. Kemal kitabı almış, eve geldiği zaman, hemen arka bahçeye geçerek ağacın altına oturup okumaya başlamıştı. Baba Evi. Baba Evi. O zamana kadar, kitaplarda anlatılmaya değer yaşamların yalnız büyük, deyim yerindeyse görkemli ve gösterişli yaşamlar olduğuna inanırdı. Krallar, kraliçeler, büyük kahramanlar ya da önemli askerler. Öbürlerinin, sayfaları işgal etmesi söz konusu bile olamazdı. Ama o küçük kitabı okumaya başladığı zaman. Öyle büyülenmişti ki o çocuk, başka bir şey olmuştu. Sanki biri uzaktan ona bakarak. Onu dürbünle gözleyerek. Evde, mahallede, babasıyla, annesiyle yaşadıklarını kayda geçirmiş. Sonra bunlar ciddiye alınıp matbaalarda basılabilmişti. O gün, ağacın yapraklarından damlayan karıncalara. Sırtını ezen kalın gövdeye. Açlığa, yorgunluğa, sonra sonra kitabının yapraklarını lekelemeye başlayan ince yağmura aldırmadan. Okumuş. Okumuş. Sonunda tam anlamıyla büyülenerek kalkıp neredeyse gözyaşları içinde Baba Evi'ni kendi yaptığı kitaplığın üst rafına koymuştu.
(FARUK DUMAN / Sus Barbatus! 3 - Yapı Kredi Yayınları)
***
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder