"Beyin toprak gibidir, bilgiyle beslenmedi mi düşünme çoraklığına uğrar."
ADNAN BİNYAZAR
Kapitalist düzen,
zenginliklerin ve kaynakların giderek daha az bir kesimde toplanmasına
ve kalan işçi çoğunluğunun daha da fakirleşmesine sebebiyet verir.
KARL MARX
Sadece kuramsal kısmı ele alan çağdaşlarımın aksine, benim için Marx doymak bilmez bir merakla dünyayı kavramanın bir biçimidir. Dönemin Alman ütopyacı sosyalizminin belli başlı siması Wilhelm Weitling ile unutulmayan atışmasında, Marx benim için ilham verici olan şu tümceyi söyler: "Bilgisizlik hiç kimseye yardımcı olmadı." Oysa bugün bilgisizlik içinde yüzüyoruz. Diğerini bilmeme, tarihini bilmeme. Göçmenleri bize sinsice tehdit olarak sunuyorlar. Avrupa kendi içine kapanıyor. Çöküşün, saltanatın sonu reçeteleri devreye giriyor. Diyalektik olarak düşünmeyi yeniden öğrenmemiz gerek, saklı bağlantıları ortaya çıkararak, olguları tarihselliğin içine koyarak. Bu dünyada birkaç tarih yok, her şeyin bağlı olduğu tek bir tarih var. Dünyanın bir yerinde zenginliğin yaratılması, başka bir yörede fakirliğin yaratılmasına eşlik eder. Bir firma bir bölgeyi terk ettiğinde işsizlik ve sefalet yaratır ama uçup gitmez. Ücretlerin düşük olduğu, sermaye-emek güç ilişkisinin sermaye lehinde olduğu yere, başka bir yere sömürmeye gider. Özellikle bu yer neresi olursa olsun, yararlananlar zenginliği yaratanlar değil ama mülk sahipleri, hisse senedi sahipleridir. (Röportaj: LAURENT ETRE - L'Humanite / Çeviren: İSMAİL KILINÇ)
RAOUL PECK
(Genç Karl Marx adlı filmin yapımcısı)
Timothy Mitchell'in "Mısır'ın Sömürgeleştirilmesi" isimli kitabındaki 'Gece-Gündüz İzleniyorlardı' başlıklı bölümde köylüler için oluşturulan akıllara zarar izlenme mekanizması şöyle gerçekleşiyordu:
"Kırsal nüfusun olduğu yerde sabitlenip Avrupa'nın tüketimi için pamuk veya başka emtiayı üretmesinin sağlanması için yerlerinin dikkatle tespit edilmesi, görevlerinin ya da üretmeleri gereken miktarın tam olarak belirlenmesi ve performanslarının sürekli olarak gözlenip rapor edilmesi gerekiyordu... Köylüler, kendilerine verilen işleri yaparken, 'Program'da belirtildiği gibi gözlenecekler, tarlada piyade ve yabancıların denetiminde çalışacaklardı. Bu resmi görevliler fellahları her gün kontrol ediyor ve köylerini terk etmelerini engellemek için gece-gündüz takip ediyorlardı. İşini yapmakta kusur eden köylüler, hükümet tarafından atanan köy reisine (Şeyh-ül Beled) bildiriliyordu . Şeyh, bir fellahın tarlayı gerektiği gibi işlemediğini öğrendiğinde kırbaçla 25 kere vurarak cezalandırıyordu. Reis, köylüleri denetleme görevini savsaklarsa, ilk seferinde dövülüyor, ikinci seferinde 200 kırbaçla, üçüncü seferinde 300 kırbaçla cezalandırılıyordu."
Zamanda hızlı bir sıçrama yaptığımızda, pamuğun sağ salim Batı'ya ulaştırılması uğruna Mısır'da yürütülen uygulamaların, bugün de farklı yöntemlerle petrol ya da başka emtianın ticaretinin güvenle yapılması adına yürütüldüğünü, ancak uygulama metotlarının daha karmaşık ve gelişmiş olduğunu görmekteyiz. Darwin'in Kâbusu (2004) isimli belgeselde Avrupa başkentleri ile Tanzanya arasındaki bir uçak seferinden bahsedilir. Uçak Tanzanya'dan Avrupa'ya pahalı havyar taşırken, Avrupa'dan Tanzanya'ya da 'boş dönmemek için' silah taşır. (BirGün Gazetesi)
Beni sevmekten utanıyor
Oysa şimdi tüfekler kan-kına
Arpacık gez göz
Madrid'e uzanıyor
Ve pirinç kokan ellerine Han'ın
Pirinç saçlı Li'ye
Hedef Çin
Niçin ekmek yediğimiz eller çeker tetiği
Altın halkalar taktığımız
Tanrının önüne çıkmadan ilk arıttığımız
Çeker tetiği
Beni sevmekten utanıyor
Elleriyle örtüyor yüzünü
SENNUR SEZER
"Niçin ekmek yediğimiz eller çeker tetiği" diye soruyor Sennur Sezer 1966'da yayımladığı ikinci kitabı Yasak'ta yer alan Durmadan adlı şiirinde. İnsan evladı henüz bu sorunun cevabını hakkıyla veremedi. Çünkü güç, iktidar arzusu, sömürü düzeni devam ettiği sürece, insanın ekmek yediği elleri tetikten ayrılmayacak. Ve utanç peşinizi bırakmayacak, yüzünüzü yine o ellerle saklamak durumunda kalacaksınız." (DENİZ DURUKAN - Cumhuriyet Gazetesi)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder