Avustralya gazetesi olan The Age'in 1915 senesinin Eylül ayındaki bir sayısında şu şekilde bir yazı yer almaktadır:
"Erkek kılığındaki Türk kadınları cephede çatışmalara katıldı. Cephede olduğu kadar cephe gerisinde de askerlere mermi ve erzak taşıyarak zafere katkıda bulundular. Anafartalar 56. fırkada silahlı mücadeleye katılmış kadınlardan biri Mücahide Hatice Hanım'dır. Ahmet diye çağrılıyordu ve gerek şarapnelle gerekse kurşunla dokuz farklı yerinden yara almıştı."
Kadınlar bu dönemde cephede savaştığı gibi cephe gerisinde de çok önemli işler gördüler. Bir kısmı cephane imalathanelerinde çalıştı bir kısmı bu cephaneleri siperlere taşıdı.
Mustafa Kemal o dönem Anadolu kadınlarının bu çalışkanlığını şöyle tanımlıyor:
"Dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim' diyemez."
KARA FATMA
...İnönü Savaşı, Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruz'da bulundu. Birliğinde 700 erkek, 43 kadın vardı. 28 kadın arkadaşını da şehit verdi. Kendisi de birçok kez yaralandı. Çavuşlukla başladı, milis üsteğmenlik rütbesiyle silah bıraktı...
...Büyük Taarruz sırasında Yunanlara esir düştü. Kara Fatma'nın yakalandığını söylediklerinde Trikopis memnun bir edayla, "Demek Türk Jandark'ı yakalandı ha!" dedi. Trikopis ekledi: "Bekliyordum bu Türk savaşçısını!" O ise kendinden emin ve başı dik bir şekilde Trikopis'e çıkarıldı. Kara Fatma, asker üniforması ve başında yazmasıyla Trikopis'in karşısındaydı. Belindeki tabanca ise alınmıştı. Elleri de bağlıydı. Yunan Başkomutanı Trikopis kendini beğenmiş bir edayla Kara Fatma'ya baktı, şaşkınlığını gizleyemedi. Çünkü o iri yarı bir savaşçı beklemekteydi. Küçük boylu, kara yağız, orta yaşlarda bir kadını görünce hayretten, ağzı bir karış açık kaldı:
"Sen misin Kara Fatma dedikleri" diye sordu.
"Anadolu'daki Kara Fatmaların en kuvvetlisi benim" diye cevapladı Kara Fatma.
Üç kez ismini tekrarladıktan sonra,
-Ee çekirge bir sıçrar iki sıçrar, sonra böyle elimize geçer!
-Daha savaş bitmedi Komutan! Bakın top sesleri geliyor.
-Evet geliyor. Ancak o toplar bizim!
-Ben buraya cepheden geldim Komutan! Askerleriniz önümden kaçıyordu. Hepsi çil yavrusu gibi dağılmıştı. Siz cephede değildiniz galiba?
-Ne diyor bu kadın? Görüşmemiz bitmiştir. Gidebilirsiniz!
ERCAN DOLAPÇI
(Milli Mücadele'de Kadın Kahramanlar)
Onun esareti kısa sürdü. Bir yolunu bulup kaçtı ve Büyük Zafer'in coşkusunu yaşadı...
İstiklâl Madalyası'nı göğsüne gururla taktı. Bağlanan emekli maaşını ise, "Vatanımın büyük kurtarıcısı Ebedî Şef'in, layık olmadığım büyük iltifâtı beni son derece sevindirmiştir. Esasen bütün emel ve arzum, yapmış olduğum hizmetten hiçbir menfaat beklemiyorum. Bu itibarla taltif edilmiş olduğum rütbenin mukabilinde verilecek maaşımı Kızılay'a terk etmekle son vazifemi yaptım" diyerek bağışladı.
Olgun yaşta eski erat...Galiçya, Çanakkale, Kanal, Basra Çölleri, Şark ve daha nice cephelerde çarpışıp o cehennemlerden sağ çıkmışlardı. Savaşı dantel gibi işleyen savaş tanrılarıydı onlar.
Yeni gelenler genç de olsalar silaha ve savaşa yabancı değillerdi. Çatışmanın içinde doğmuşlardı zaten; elinde silah, sırtında cephane sandığı olan anadan süt emmişlerdi. Ağabeylerinin, babalarının yüzlerini kara çıkartmayacak kadar becerikli ve cesurdular.
NALAN TUNTAŞ
(Zor Yıllar)
Ülkem misin oğlum musun seçemiyorum
Sevdanın özü birdir
GÜLTEN AKIN
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder