Topraktan koparılan, mülksüzleştirilen köylüler, başka bir şansları olmadığından, ücretli işçi olarak çalışma zorunluluğu ile tanışırlar, böylece sadece tarımda değil, aynı zamanda kentlerde de kapitalist üretim şeklinin gelişmesine yol açılmış olur."
(Bildiğimiz Tarımın Sonu: Küresel İktidar ve Köylülük / ÇAĞLAR KEYDER, ZAFER YENAL - İletişim Yayınları)
***
(...) Burjuvazinin bazı kesimlerinde karşılık bulan Avrupalılaşma yanılsaması bir yana, Türkiye gelişmiş bir kapitalist ülke değil. Çevrede yer alan ülkelerde yaşıyoruz ve Amerikan, Avrupa ve Japonya tekelci sermayelerinin egemen olduğu küresel kapitalist sistemle bütünleşmiş durumdayız. Üstelik her ülkede farklı oranda olmakla birlikte, ülkelerimizde köylü nüfus önemli ölçüde varlığını sürdürüyor. Şehirli nüfusun bir kısmının da, proleterleşmekten öte yoksullaştığını, kırsal alanlara da sarkan yarı-köylülerden meydana geldiğini ve şehrin varoşlarında yaşadığını, dolayısıyla modern üretim yollarına büsbütün uyum sağlayamadığını öne sürebiliriz. Bu yüzden hepimiz, çevrede yer alıyoruz. Fakat farklı bir çağın çevre ülkeleriyiz. Türkiye, bu noktada iyi bir örnek. Artık 1950'lerin Çin'inde değiliz; nüfusumuzun da %80'i - %90'ı kırsal bölgelerde yaşamıyor. Artık neredeyse bütün sanayilerden yoksun bir durumda olduğumuzu söyleyemeyiz. Küresel sistemle çok çok daha fazla bütünleşmiş durumdayız. Yalnız ekonomik anlamda gelişmiş kapitalist ülkelerden büyük oranlarda donanım vb. ithal etmekle kalmıyoruz, fakat aynı zamanda bu ülkelerin yaşam biçimlerini, kültürlerini de ithal ediyoruz. Bunun etkileri çok daha derindir.
(SAMİR AMİN - Söyleşi: Bilim ve Ütopya)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder