Atatürk'ün Söylev'ini okumayan şairler yazarlar bilirim. Belki de yalandan Atatürkçülerin etkisiyle itici bir kitap olarak görürler Söylev'i. Öte yandan bu gibiler içinde Nâzım Hikmet'i yüceltenler çoğunluktadır. Nâzım Hikmet'se Kurtuluş Savaşı Destanı'na temel alır Söylev'i. İyi bir örnektir aydınlarımızı değerlendirmekte bu olay. Bizim aydınlarımız genellikle hep ucundan tanırlar seçerler şairlerini, yazarlarını. Atatürk'e inmeden Nâzım'ı sevdikleri gibi, Calderon'u bilmeden Lorca'yı severler. Bunun içindir ki değerlendirmeleri hep temelsizdir, çürüktür, bağlantısızdır. Günün dergileriyle çok çabuk koşullandırılır, oluşturulur beğenileri. Toptan oradan oraya kayar dururlar.
NECATİ CUMALI
(Saçak Dergisi - 1986)
... Bir yerde okumuştum: Lenin'e, "Efendim, yazarlar özgürce yazmak istiyorlar," demişler. O da şöyle yanıtlamış: "Onların yazarken özgür olma hakları var. Bizim de onları okumama özgürlüğümüz..."
... Şimdi bu konuya "çocuk edebiyatı dalında eser vermek" planında bakacak olursak, orada da benzerini söylemek isterim: Bu ülkede halkın büyük çoğunluğu geçim sıkıntısı içinde kıvrım kıvrım kıvranırken, köylüsü perişanken, esnafı ağlarken, işçisi toprak altında kalırken, memuru altı delik ayakkabı ile işine sıkış tepiş giderken, sürülürken, fabrikaları satılırken, terör belasına şehit verirken çocuklarımızı bütün bu gerçeklerden uzak tutmak, tutmaya çalışmak, onları "hayat hoştur, gerisi boştur" masallarıyla avutmak doğru olabilir mi? Bunu ne öğretmenler yapmalıdır, ne de yazarlar. Hangi öğretmen, babası grevde olduğu için boyalı kalemi olmayan öğrencisine "Baharda Piknik ve Çiçekler" konulu resim yaptırabilir?
Hiç uzatmayalım: Lenin haklı. İsteyen istediği gibi, özgürce yazsın. Hayatın ne kadar eğlenceli, harika ve her şeyin çok pembe olduğunu söylesin. Fakat bilsinler ki bizim de onları okumama özgürlüğümüz var. Çünkü bize göre hayat öyle değil. Biz, emperyalist kültürün ulusal kültürümüzü mahvetmek için her yoldan saldırdığını biliyor, yazdığımız metinlerde Türkçenin güzelliklerini, dostluk ve yardımlaşmanın yüceliğini, merhabanın tadını, insanımızın içtenliğini anlatıyor, çoğalması için mücadele ediyoruz.
Bu kadar net!
AYDOĞAN YAVAŞLI
(Aydınlık Kitap)
Şu anda, "piyasa için bir meta üretmek" ile "bir sanat icra etmek" arasındaki farkı bilen yazarlara ihtiyacımız var. Şirket kârını ve reklam gelirini arttırmak için satış stratejisine uygun yazılı materyal geliştirmek; sorumluluk sahibi kitap yayıncılığı ve yazarlıkla aynı değildir...
... Kitaplar yalnızca emtia değildir; kâr güdüsü genellikle sanatın amaçlarıyla çatışma halindedir. Yaşadığımız sistemin, Kapitalizmin gücü karşı konulamaz gibi görünüyor - ama eski çağlarda, kralların ilahi güçleri de öyle görünmüştü. İnsanlar, yine insanların yaratmış olduğu herhangi bir güce karşı direnebilir ve onu değiştirebilirler. Direniş ve değişim çoğu kez sanatta başlar. Çoğu zaman da bizim sanatımızda, sözlerin sanatında. (soL Haber)
... Kitaplar yalnızca emtia değildir; kâr güdüsü genellikle sanatın amaçlarıyla çatışma halindedir. Yaşadığımız sistemin, Kapitalizmin gücü karşı konulamaz gibi görünüyor - ama eski çağlarda, kralların ilahi güçleri de öyle görünmüştü. İnsanlar, yine insanların yaratmış olduğu herhangi bir güce karşı direnebilir ve onu değiştirebilirler. Direniş ve değişim çoğu kez sanatta başlar. Çoğu zaman da bizim sanatımızda, sözlerin sanatında. (soL Haber)
URSULA KROEBER LE GUIN
(2014 National Book Award Ödülü'nü kabul konuşmasından)
Merhaba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder