13 Eylül 2015 Pazar

ÖNCE EKMEKLER BOZULDU




"Kapitalizm, er ya da geç kendi krizini yaratacaktır."


KARL MARX







   Birleşik Amerika, özel teşebbüsün gücüne inanan yalnız kovboyunu; onun hayalperest ve iyimser bireyciliğini; aslında uluslararası sermaye örgütlenmesini rahatlatmak için, çocukluğundan başlayıp, herkese aşılıyordu.
   Bulmacanın çözümü, medyayı - sinema dahil - krema burjuvazi dışındaki kalabalığı avutmak ve oyalamak için, usturuplu kullanabilmekte yatıyordu: Eğer halk, eğitim ve öğretimde, 'akıllı' yöntemlerle 'cahil' bırakılırsa; gözden ve kulaktan alacağı telkinler, onu 'Amerikan Rüyası' na inandıracaktı.




ATTİLA İLHAN







İnsan olmanın suç sayıldığı karanlık ormanda,
Sevenin eli sevilenin elini elyordamıyla arayıp buldu.
Görür dedi, gözün görmediğini ozanın sözü,
Gördü Marx'ın gördüğünü: Önce ekmekler bozuldu.

HÜSEYİN HAYDAR
(Oktay Akbal için)


OKTAY AKBAL








   M'ba, Afrika 'milliyetçisi' piyano siyahı o zenci kız, Montparnasse'daki Dupont'un orta katında oturur, bardağını pembe avcunda  ısıtarak, akşam yemeğinden sonra, bir Calvados içerdi; o zamana kadar, hemen hiç kafa yormadığım, yeni sömürgecilik bahsinde, hayli kitap karıştırmıştı; sık sık derdi ki:
   "...eskiden, toprağı sömürge edinirdi bunlar, Üçüncü Dünya'nın uyanışından sonra, ülkeyi değil pazarı sömürge ediniyorlar! Arada fark çok: ikincisinde sen kendini 'hür' ve 'bağımsız' sanıyorsun: hatta, 'kalkındığına' bile inandırabilirler: Pazar, bütünüyle ona bağımlı olduktan sonra, 'kalkınmışlığın' ne yazar: malı onlar götürüyor!"
   Nüansı, epeyce sonra anlayabildim: pazarı sömürge edinmek, zaten senin bir miktar kalkınmışlığını gerektiriyor; onu, orman ve gıda, turizm ve tekstil gibi hantal endüstrileri sana bırakarak sağlıyorlar; tabir-i meşhuruyla 'bölgenin manavı, kasabı, bakkalı oluyorsun', son zamanlarda, 'tuhafiyecisi' ve 'manifaturacısı'; peki, bunların getirdiği dövizi sana bırakırlar mı, yağma yok, işte o zaman onlar için senin pazarın bir sömürgeye dönüşüyor; çünkü kazandığın dövizleri, onlardan ithal edeceğin mallara yatırıyorsun!
   O 'mallar' neler? Ülkenin gerçek kalkınmasına gerekli 'yatırım malları'mı? Elektronik, petro / kimya, sibernetik ya da uzay teknolojisi üretmek için araç gereç mi? Bekle! Seni, alacağın şeyler için de 'şartlandırıyor', bu maksatla kullandığı en büyük alet, media dediğimiz o yanar-döner dünya: sinema, televizyon, şov ve pop dünyası, hatta renkli ve lüks baskılı dergiler, magazin basını vs. Söylemiştim ya, bizim nesil, coca-cola'yı filmlerde gördü, pizza yemeyi oradan öğrendi; 'araba merakını', 'beyaz perde'den kaptı. Çocukluğumuzda, Henry Ford'un fabrikalarında günde bilmem kaç araba üretildiğini, bizim gazetelerimizde okur, şaşardık, bunları kim alır diye; meğer, bizim çocuklarımız ya da torunlarımız alacakmış! Üstelik, kendi toprağımızda üretildiği için, kendi malımızdır zannederek!
   ABD Ticaret Bakanlığı'nın iki yıl süren büyük bir araştırmadan sonra, Türkiye'yi en çok gelişen 'stratejik pazarlar' arasında saydığını yazmıştım değil mi?




ATTİLA İLHAN
(4 Mart 1998)







"Yabancılarla içli dışlı oldunmu, sana milli politika güttürmezler.
Direnmeye başlarsan, birini musallat edip yenik düşürürler."


KEMAL TAHİR








      MUHAMMED MUSADDIK, İran'da petrolün millileştirilmesini sağlayan başbakandır. Başbakanlık yaptığı süre içinde maaş almadığı gibi başbakanlık kurumunun masraflarını da bizzat üstlenen Musaddık, XX. yüzyıl İran tarihinin en önemli devlet ve siyaset adamlarındandır. Musaddık'ın başbakanlıktaki ilk icraatı petrolün millileştirilmesiyle ilgili kanunu uygulamaya koymak oldu. İngilizler'in tehditlerine boyun eğmeden İran petrollerini elinde tutan Anglo-İranian Oil Company'yi tasfiye ederek İngiliz teknisyenlerini yurt dışına çıkardı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ile Lahey Adalet Divanı'nda icraatını savunan konuşmalar yaptı; bu başarılarından dolayı Time dergisi tarafından yılın devlet adamı seçildi. 17 Temmuz 1952'de çıkar çevrelerinin baskısı sonucu istifa etmek zorunda kaldı. Milliyetçilerin ve komünist Tudeh Partisi'nin başlattığı isyanlar üzerine 22 Temmuz günü tekrar başbakanlığa getirildi ve Savunma Bakanlığı da onun uhdesine verildi. Musaddık ordudaki muhalif subayları görevinden uzaklaştırdı; Şah da 16 Ağustos 1953'te Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin gizli planlarına uygun olarak onu azlettiğine dair bir kararname yayımladı. Musaddık, halkın desteğiyle bu kararı akamete uğratıp Şah'ı Roma'ya kaçmak zorunda bıraktıysa da sokak gösterilerinin üçüncü günü Amerikan ve İngiliz istihbarat örgütleriyle iş birliği yapan General Fazlullah Zâhidi'nin düzenlediği bir hükümet darbesiyle iktidardan düşürülerek tutuklandı (20 Ağustos 1953); Şah da yeniden İran'a döndü. Yargılanan ve 21 Aralık 1953 tarihinde önce idam cezasına çarptırılan, ardından cezası üç yıl hapse çevrilen Musaddık 5 Mart 1967'de Tahran'da vefat etti ve Ahmedâbâd'daki evinin bahçesinde toprağa verildi.




MUHAMMED MUSADDIK








Bir suda iki balık kavga ediyorsa bilin ki oradan bir süre önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.

(Kızılderili atasözü)










Merhaba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder